Bugün pazartesi ve ben depresyondayım. O salak deryayla ne yapmam gerekiyor hiç bir fikrim yok.
Bir yanım diyor sakin ol bulaşma diğer yanım git onu benzet bir şeylere.
Serkan hala başımda konuşuyordu boşver diyerek.
"Serkan neyi boşver. Herkesin içinde bana yaptıklarına bak. Sence bunu yanlarına mı bırakıyım. Arselde o pislik sevgilisi de ödeyecek bunun hesabını. Hem kız hani arsele yüz vermiyordu noldu birden bire sevgili olmuşlar" nefes almadan konuşmuştum resmen.
"Bilemiyorum geçen gece bıçaklanma olayı olmadan önce arsel deryayla buluşmuş. Derya aramış bunu galiba bende tam bilmiyorum. Ama her iddiasına girerim bu kız senin inadına çıkıyor arselle. Arseli sevdiği falan yok"
"Benim inadıma niye çıksın öyle bir şey olduğunu sanmıyorum"
"Su arsel senden hoşlanacak diye korkmuş olabilir yada sen ondan hoşlanıyorsun diye" dedi serkan.
"Ne saçmalıyorsun ya. Ne hoşlanması. Birde bunu çıkarma lütfen serkan duymamış olayım" hoşlanma falan yoktu yani uydurmasın.
"Tamam ben sadece öyle bir şeyler var aranızda sandım"
"Hayır yok sende öyle bir şey sanma" diye çıkıştım serkana.
Daha sonra derse girdim. Zaten cuma aptal arsel yüzündende gidememiştim.
***
Neyse ki ders bitti. Yorgun hissediyordum. Biran önce eve gidip uyumak istiyordum. Ama havada çok güzeldi bu havada uyumakta istemiyordum. Az önce yaz yağmuru yağmış ve sokak mis gibi toprak kokuyordu. Ankara yine gri bir gökyüzüne sahipti. Bunu cidden çok seviyordum.
Eve gitmedim. Kızılaya gittim yine. Burası güzel bir yerdi. Geçen sefer dolaştığım arka sokakları dolaşmaya başladım.
Adının kumrular olduğunu öğrendiğim semtte büyük bir kalabalık vardı. Biraz yanlarına yaklaştığımda liseli gençlerin fotoğraf çekildiğini gördüm. Profesyonel bir fotoğrafçı isteyenlerin resimlerini çekiyordu.
Bir grup genç uzun eşşek oynuyordu. Biraz daha ilerleyip herkesin oturduğu duvarın bir kenarına da ben oturdum.
Yanıma bir çocuk yaklaştı.
"Meraba ben batu" diyerek elini uzattı
"Su" dedim sadece elimi uzattım.
Sanırım 21 yaşında benden 2 yaş büyüktü. Ama çok sevimli cana yakın bir çocuktu.
Onunla biraz daha sohbet ettikten sonra saatin geç olduğu ve yorgun olduğum aklıma geldi.
Daha sonra kızılaydan yürüyerek dikimevine indim. Evim hemen kampüsün karşı yolundaki arka sokaklarda bir yerdeydi.
Eve gelip. Bir duş aldım ve kendimi yatağa attım. Çok yorgundum.
Aklım hala arsel ve deryadaydı. Nasıl böyle bir şey yapabilirler bana aklım almıyor.
Ben bu düşünceler arasında uykuyu dalmaya çalışırken kapı çaldı.
Kapı çok fena şekilde çalışıyordu. Sanki biri kapımı kırmak ister gibi vuruyordu. Koşarak kapıya gittim kapıyı açtığımda karşımda arsel vardı.
Bir sen eksiktin brovo. Evime nah alırım seni şurda gebersen ambulansı aramam lan çabuk öl diye iki üç beşte ben vururum.
Kapıyı açtım ve elimi kapının yan tarafına koydum. Arsel biraz sarhoştu galiba ayakta zor duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
Roman d'amourSeni ben öldüremem ama seni intihara ben sürükleyebilirim. Herşeyimi öldüren adam. Herşeyini öldürecem. Onun ölmesini hiç istemezken onu ölüme itmek zorundayım.