3. Bölüm

1.4K 139 108
                                    

The Civil Wars- Falling

Şimdi düşününce, soğuk parmak uçlarıyla bedenime yaymış olduğu serin merhem bile beni bu kadar titretmemişti. Hayatım boyunca cevabını vermemiş olmayı dilediğim bu soru tüm hayatımı, düşüncelerimi ve en önemlisi beni; karakterimi, benliğimi değiştirmişti...

"İki kız kardeşim var"

Tedirgince söylediğim şeyle yüzünü işinden kaldırıp tekrar bana odaklamıştı. "Annen ve baban?" Sesinin titrememesi için merhemli ayağımı sıkmıştı farkında olmadan. Yasıma, derin bir saygı ve hüzünle yaklaşması hayranlığımı giderek arttırırken buruk gülümsemeyle gözlerinin içine baktım.

"Biz 16 yaşındayken vefat ettiler."

Kullandığım çoğul eki karşılığında tekrar şekilli kaşları kalkmıştı. Onlara dokunma dürtümü tutup acımı paylaşan adama baktım.

"Siz?"

"Büyük kız kardeşim ve ben, ikiziz."

Minik dudakları şaşkınlıkla açılmıştı. 'O' şeklini almış dudaklarına bakmayı bırakıp tekrar ayaklarıma baktım utançla. Kendi çocuğumu kız kardeşim olarak tanıtmak mıydı en çok acı veren, yoksa çocuğumun annesine kız kardeşim olarak hitap etmek miydi bilmiyordum ve ileride de bunu anlayabileceğimi düşünmüyorum işin esası.

"Küçük kardeşin kaç yaşında?"

İyiden iyiye tedirgin olmaya başladığımda yerimde kıpırdanmıştım ve karşılığında tekrar ayağımın acıtmayacak bir sertlikte sıkıldığını hissettim.

"1,5 yaşında"

15'imizi bitirmek üzere olduğumuzda kız kardeşimle yaptığımız bir hata sonucuydu tüm bu olanlar. 16'ımda bebek sahibi olmuştum ve şimdi 18'ime yeni basmış bir çocuk ve bir babaydım.

Ancak bunları söyleyebilecek erdemde biri değildim. Annemizi ve babamız aslında biz 10 yaşındayken kaybetmiştik ancak matematik olarak hesapladığımızda 1,5 yaşında bir kardeşimiz olamayacağı için böyle söylüyorduk.

Efendinin, başını salladığını fark ettiğimde ayağımı çekmek istemiştim. Ancak yine ve yine ayağımı sıkıca tutmuş ve parmaklarım arasındaki son yaraya da merhem sürdükten sonra beni serbest bırakmıştı.

Gerek şüphe ve endişe tohumlarının, gerekse bedenime dokunulmasının verdiği heyecan ve gerginlikten terden alnıma yapışmış buğday rengi saçlarımı ellerimle düzelttim ve yerimden doğruldum.

Yapacak bir meşguliyet bulamamamdan dolayı ellerimi dizlerime kadar olan kotumun üstüne koydum ve herhangi bir leke olmamasına rağmen üstümü silkeledim.

"Sen burada yaşarken onlar ne yapacak Luhan?"

Düşünceli sesi beni titretiyordu. Buraya geleli henüz 2 saat bile olmamışken hayatımda büyük bir yer edinen bu adam beni heyecanlandırıyor, geriyor ve diğer tüm duyguları bir anda hissetmeme sebep oluyordu. Hiç bu şekilde bir muamele ile karşılaşmadığım için mi, yoksa karşımdaki kişinin gerçekten ama gerçekten nazik biri olmasından mı kaynaklı olduğunu bilmiyordum.

"Evimiz var. İşlerimi erken bitirdiğim zamanlar yanlarına gitmek için ben de sizinle bu konuyu konuşmak istiyordum."

Merhemle kaplı ayak parmak uçlarımı tedirginlikle yere vuruyordum. İzin vermesini istiyordum çünkü ne kadar hata yapmış ve bundan delicesine pişmanlık duymuş olsak da kız kardeşimi ve kızımı seviyor ve onları delicesine özlüyordum. Kimseyle paylaşamayacağım bu büyük sevgiyi onlar için besliyor onlar için gün geçtikçe büyütüyordum. Lu Huan'ı ve kızım Mei'yi görmediğim her an benim için ızdırap gibiydi.

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin