*
Sözleri kulaklarımı tırmalarken şaşkınlıkla olduğum yerde kalmıştım. Göz yaşları yanaklarında geziniyordu ama gözlerindeki hayal kırıklığı o kadar belirgindi sanki bana defalarca aynı şeyi söylüyordu.
"Benim ölmemi bekle bari!"
Açıkça söylediği şey sonunda şaşırmıştım. O kadar büyük bir şoktaydım ki çıkamıyordum. "Sen... Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmene rağmen Baekhyun ile aramı yapmaya çalışacak kadar salaksın. Ve..."
Susup zorla bir nefes aldığında elleri kasıklarını buldu. Karnını sıkarken ben hareket edemiyordum. "Ve sen... Beni aldatacak kadar iğrenç birisin! Beni bile... Kızının annesini bile öpmezken bir başka adamı öpecek kadar kalleş birisin!"
Yavaşça olduğu yerde çömelirken haykırmaya devam ediyordu.
"Kardeşin olabilirim ama Luhan bunu daha önce düşünmeliydin. O erik ağacının altında beni öpmeden önce, küçük evimizin rutubetli yatak odasında beni kadın yapmadan, karnıma Mei Hua'yı koymadan önce düşünecektin!"
Ne yapmalıydım? Kalbim gümbürdüyordu ve sanki kulaklarımda davul çalınıyordu. Şokla dinlemek dışında bir şey yapamıyordum. Ellerim iki yanımdan sarkıyordu ve ben sadece onun çöküşünü izliyordum.
"Baekhyun, Mei Hua, Ming ve hatta Oh Sehun bile ben öldükten sonra mutlu olsun ama sen Luhan, benim hayatımı çaldığın için ömrün boyunca korkunç bir şekilde yaşa! Sehun'da seni aldatsın ve bu hissin ne olduğunu tat istiyorum şu anda!"
Sesi daha da yükselmişti. Kimin neyi duyacağını umursamadan bağırıyordu. Çatlak çatlak çıkıyordu sesi. Nefes almakta daha da zorlanıyordu ve kasık ağrısı belli ki daha da artıyordu. Elleri bir yandan çektiği acıyla göğsünü yumrukluyordu. Bana korkunç bir ifadeyle bakıyordu ve ben sadece onu seyrediyordum.
O kadar haklıydı ki bugünün geleceğini bile bile korkuyordum.
"Sen Luhan... Yaşantımı, çocukluğumu ve mutluluğumu çaldın. Aslında benimken, bir kez bile benim olmadın ve şimdi ben bir hiçmişim gibi umursamadan hayatına devam ediyorsun. Hormonlarını mutlu eden adam varken bir kez bile eşine, kız kardeşine bakmıyorsun.
Ne var biliyor musun? Beni mutsuz ettiğin gibi mutsuz ölmeni diliyorum. Beni acıttığın gibi acısın canın!"
Son kez bağırdığında gücü kalmayarak bayılmıştı. İlk birkaç dakika algılayamadan onun yerde uzanan bedenini izledim. Kapı açıldığında arkasında olduğum için yere düşmüş olmak bile beni kendime getirememişti.
Baekhyun Huan'ı kucağına alırken Sehun sadece odaya girmiş bir ona bir bana bakıyordu ama ben o kadar boştum ki ne olup bittiğini bile algılayamıyordum. "Çabuk ol Sehun!" Baekhyun'un sesi ikimizi de harekete geçirdiğinde Sehun derhal telefona koşmuş bense Huan'ın yanına gelebilmiştim sadece.
"Evde olmadığı için şanslınız. Olası ki sadece sonunu duydu Luhan ve... Huan'ın haklı olduğunu ikimizde bilyioruz öyle değil mi? Şimdi silkelen ve kendine gel!"
Sehun yanımıza geldiğinde Huan'ı kucağına aldı. Onu koynuna bastırırken ev terlikleriyle ve pijamalarıyla bahçeden uzaklamış çiftliğin çıkışına doğru koşuyordu hızlıca. Baekhyun onu takip ederken ben arkalarından bakıyordum.
Korktuğum Sehun'un duyması değildi. Kardeşim gözlerimin önünde ölüyordu ve bunun tek suçlusu bendim!
Ağlayarak eve döndüm ve Mei Hua'yı kucağıma alıp peşlerinden koştum. Bir araba çiftliğin dışında duruyordu. Neredeyse hareket etmek üzereyken bindim. Mei Hua uyanmış annesinin baygın bedenine bakarak ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
FanficSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.