Yine bir Mion klasiği ve yine The Civil Wars- Dance me to the end of love, feels geçirene kadar HunHan :> Şarkıyı dinlemeniz itina ile önerilir.
*****
"Seninle gurur duyuyorum sevgilim" Sehun verandada, soğuğu umursamadan bana sarılırken söyledi. Kalbim çıkacakmış gibi atıyordu. Bana ait değil gibiydi, sözlerimi dinlemiyordu. Nefeslerim bile benden izinsiz çıkıyordu. Hızla kalkıp inen göğsüme elini yerleştirdi ve yumuşak bir şekilde okşadı.
Kırılmamdan korkuyor gibi sarması, beni en çok etkileyen şeylerden biriydi. Dudakları kulağımdaydı. Minik öpücükler konduruyordu ve tebessümünü hissediyordum. Kitaplarda, insanların dilinde, her yerde güzelliği ile övülen cennet; bana göre çimenlerle dolu, temiz gökyüzü ve şarap akan nehirleri ile tabir edilen şekilde değildi. Bana göre cennet, sevdiğiniz insanlara sarıldığınız anda hissettiğiniz o güzel histi.
Sehun demir kapıya, ben onun göğsüne yaslanmıştım. Beraber, her zaman izlediğimiz uçsuz bucaksız gibi görünen çiftliğe bakıyorduk. Ama her zamankinden farklı olarak artık içim tatlı bir huzur ile doluydu. Aldığım karardan memnun, bunları uygulayacak olmaktan dolayı kıvanç doluydum.
En güzeli ise, kafa karışıklığımı yenip bu kararı verince karşılaştığım mükemmel muameleydi. Tebrik edilmek, gurur vericiydi. İçimdeki tatminlik hissi azımsanacak gibi değildi. Nitekim, Sehun'un beni övüyor olması, üstüne bir de sevgisini beni eritene dek gösteriyor olması kalbime ve aklıma hiç unutamayacağım bir deneyim yaşatıyordu.
"Sen mükemmel bir erkeksin" Kulağıma tatlı aşk sözlerinin arasında fısıldadığında ona daha çok yanaştım. "Mükemmel değilim, kusurluyum ama senin gibi olmak için çabalıyorum" Söylediğimde beni kendine çevirdi ve tekrar sardı bedenimi. Yakınına geldikçe başımı daha fazla kaldırmam gerekiyordu. Bana eğdiği başıyla karşılaştığımda gözleri içime işledi.
"Seni seviyorum sevgilim" Öyle yumuşak bir sesle söyledi ki, tanrıya şükrettim. Bu zamana dek hayatıma söverken şimdi hayata geldiğim için şükrediyordum. Böyle harika bir adamı bana verdiği için, böyle güzel bir tecrübeyi yaşattığı için.
Karşılık için dudaklarımla kapadım dudaklarını. Öyle nazik öpüyordu ki beni, kucağında olduğumu bile fark etmedim. Kolları buluttu. Ve ben, beyaz bulutlar üzerinde süzülüyordum. Tatlı tatlı kokusu geliyordu burnuma. Soğuk uğramıyordu vücuduma.
"Seni nasıl sevdiğimi anlatamıyorum..." Sehun söylediğinde başımı biraz geri çektim ve çenesine minik bir öpücük koydum. "Ben biliyorum. Tek aklıma yatmayan seni hak edecek ne yaptım?" Beni kucağından indirdi ve parmaklarını benim parmaklarıma kilitledikten sonra bahçenin dışına doğru çekiştirdi.
Yürüyorduk. Ayakkabılarının ıslak çimenleri ezerken çıkardığı ses net bir şekilde duyuluyordu. Uğultulu hafif bir meltem sıska vücudumu sarsıyordu. Yine de bakışları kadar güçlü değildi sarsıntı. Hafif çatılmış kaşlarıyla baktı yüzüme.
"Sen henüz bir çocukken bile sorumluluğunu biliyordun Luhan. Kendini aşağılamayı bırak. Sen harika bir baba ve harika bir ağabeysin."
Sonra beni tekrar kendine çekti ve boynumu kokladı. Burnuyla gıdıkladı ve ardından çekildi. "Ayrıca harika bir eşsin, benim eşim"
Yıldızlı gökyüzünün altında, sessiz büyük çiftlikte daha ne kadar güzel bir an yaşayabilirdim? Canımdan bir parçam, evde müstakbel eşiyle sohbet ediyordu. Kızım annesini emmiş, karnını doyurup bulutlarda süzüldüğü güzel rüyalar görüyordu.Kediler annelerinin dibindeydi ve Chanyeol ile Baekhyun odalarında kim bilir ne yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
FanfictionSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.