Pastanın kreması, dudaklarından yanaklarıma bulaştı. Ağzına attığı bir çilek parçası, benim dişlerimde ezildi ve suyu yavaşça çenemizden aktı. Anlatamayacağım kadar heyecanlıydı.
Mesela Sehun, sürekli dik duran sırtını eğip üzerime doğru uzandığında ve gözlerini gözlerime dikerek dudaklarımı öperken göz kapaklarımı açık tutmaya zorluyordum. Evet şaşı görünüyorduk ama onu izlemek haz ve heyecan katıyordu.
Sonunda kapattı kahvelerini ve beni daha da sahiplenerek öpmeye başladı. Nazik bir kaç dudak hareketi yaptı. Ardından elmacık kemiğimi, yanaklarımda çıkan yeni tüyleri, alnımı ve dudaklarımı öptü tekrar. Dudaklarının hafif çatlak hissi vücudumu çiziyor, olup olmadık yerlerimde geziyordu.
Büyük elleri belimi okşarken bir yandanırg, sonunda kalçalarımı buldular. Böyle bir etki yaratacağını tahmin bile edemezdim. Hayal ötesiydi. Uçuyor gibiydim, biraz da rüya.
Nasıl düzelmişti her şey? Nasıl onun olmuştum ve nasıl sevmişti beni? Yetersizdim onun için, 19 yaşında olmama rağmen ondan kat ve kat cahildim. İşçilik, ırgatlık konusunda yetenekliydim belki ama aşk konusunda tamamen cahildim.
En sonunda sadece kalbimin dediklerini yaptım, düşünmek yerine. Ona hislerimi aktardım.
Pozisyonlarımızı değiştirip üzerine tırmandığımda çapkın bir sırıtış yüzünü süslüyordu. "Şimdi... Şimdi sen benim mi olacaksın Küçük Lu?" Kemikli sağ eliyle yanağımdaki yeni çıkmış tüylerimi okşadı kinaye ile söylerken. Gözlerimin içine öyle bakıyordu ki içimde tarifi imkansız bir heyecan vardı.
Bu ne şehvet, ne de ihtirastı.
Öyle büyük bir aşktı ki, müthiş bir duygu eklemlerimi sızlatıyor, kalbim kaburgalarımın içinden kaçmaya çalışıyordu sanki. Kirlenmiş beyaz bir güvercindim, şimdiyse kirlerimden arınmış parlıyor gibiydim.
Beni, gezegene gelmiş en güzel varlık gibi hissettiriyordu. Oysa güzel olan kendisiydi. Peltek sesi, tatlı gülümsemesi ve her yemekten sonra diliyle döndürüp durduğu için karanfil kokulu nefesi...
"Eğer istersen," diyebildim sadece. Gözleri omuzlarında duran ellerime gidince ben de baktım. Titriyordum. Soğukta kalmış küçük bir serçe kuşu gibi titriyordum. Öyle büyük bir gerilim vardı ki içimde, hepsini atmak istedim bir anda. Ama Sehun, aksi gibi daha çok gerilmeme, vücudumun tamamen kontrolüm dışına çıkmasına sebep oldu. Kalçasını ittirip beni yavaşça zıplattığında ona daha sıkı tutundum.
Seranın içinde baş başaydık. Otlar ile sönmüş mum kokusuna karışmış krema burcu burcu kokuyordu. Benzersiz ortama ayak uyduran titrek gaz lambasının ışığında güzel gözleri ile gözlerimin içine bakıyordu. Saliselik göz kırpışlarının ardından; beni aşkla, özlemle ve tutkuyla seyrediyordu.
"Hayatıma girdiğin andan itibaren ben ben değilim biliyorsun değil mi?" dedi az önceki erotik ruhu geri çekerek. Başımla onayladım. Alnıma dökülen saçlarımı ince parmaklarıyla çekiştirdi ve kulağımın arkasına attı. "Bana bunu yapabilen ilk ve tek kişisin. Aşık olacağımı asla düşünmezdim Han, ama sen..."
Susup tepki vermemi bekledi ama hareket etmedim. Sadece bakmaya devam ettim. Heyecanlı bakışlarımı görünce gülümsedi.
"Ama sen çok başkasın sevgilim."
Konuşmasına devam etmedi. Neler düşündüğünü anlıyordum artık. Kelimelere dökmesi gerekmiyordu. Bu yüzden kurumadan önce, yanağına değmiş olan kremayı yaladım. Evet sıskaydım ancak onun bedeninin yanında küçük kalmak verilmiş bir hediye gibiydi. Kasıklarında oturuyor ve az yer kaplıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
Fiksi PenggemarSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.