Size azıcık müstehcenli bölüm getirdim. ACICIK valla bakın. O yüzden herkes rahat rahat okuyabilir~
*
"Daha fazla üşüme"
Hiçbir şey olmamış gibi oturduğu yerden kalktığında uzun bir süredir hiçbir şey yapmadan oturduğumu fark ettim. Titreme devam ediyordu ancak bu soğuktan değil fazla heyecandandı. Yüreğimi öyle bir sıcaklık sarmıştı ki içimdeki tüm organlarda büyük bir yangın var gibi hissediyordum.
Aklım bulanıktı. Düşüncelerim karışık, kalbim hızlı ve bedenim arzulu.
O kadar garipti ki bu durum hiçbir şekilde adlandıramıyordum. Yerimden kalkıp arkasından eve girdiğimde o sessizce odasına çekildi bende yavaşça yukarıya tırmandım. Merdivenlerde adımlarım duyulmuyordu.
Mei ağlamıyor, Huan onunla konuşmuyor, Baekhyun şarkı söylemiyordu.
Ev sessizdi. Bende sessizliğe uyarak odaya girdim. Yatağın boş kalan kısmına uzandım ve beyaz tavanı seyrettim. Boyası eskimişti, yine de halen işini görüyordu. Yüklük ağzına kadar doluydu ve kıyafetlerimizin bazıları koltuklardan birine yığılıydı.
Hiç dikkat etmediğim şeylere dikkat ediyordum şu an. Zira düşünecek başka bir şey bulamıyordum.
Neden yapmıştı, neden heyecanlıydı, ben neden ölecek gibi hissediyordum ve bu boğazımdaki düğüm nedendi? İhanet etmiş gibi bir his ciğerlerimi dolduruyor, nefes almamı zorlaştırıyordu.
Uyuyamıyordum. Kalkıp camın kenarına, Mei'nin beşiğinin dibine oturdum.
Yumruk yaptığı tatlı elleri, titreyen kirpikleri ve arada çıkardığı minik mırıltılar o kadar güzeldi ki! Ancak bu bile aklıma Sehun'u getiriyordu.
Minik pembe dudakları, bedenimi saran geniş göğsü ve belime oturttuğu büyük, kemikli elleri.
Tabiri caizse o kadar ateşliydi ki, kendimi Noel masallarında, bacadan şömineye inen Noel Baba gibi hissediyordum. Dudaklarım, kasıklarım alev alıyordu!
Kendime dokunmak istiyordum.
Peltek sesiyle adımı zikredişi kulaklarımı doldururken nefeslerini boynumun ve bedenimin açıkta görünmeyen kısımlarında hissetmek istiyordum. Bir erkeği, daha doğrusu Huan'dan başka birini şehvetle arzulamanın böyle bir şey olacağını düşünmemiştim hiç.
Bu zamana kadar ona olan hislerimin bu şekilde harmanlanıp karşıma çıkacağını ummamıştım.
Onu Huan'dan uzak tutarken kendime yaklaştırmıştım. Bariz bencillik yapıp aslında kardeşimi korumak yerine Sehun'u kendime saklamıştım.
Ve şimdi, dokunuşlarını düşünmek dışında hiçbir şey yapamıyordum...
Geldiğimden beri aramızda olan bakışmaları, o mükemmel çekimi düşününce bile odasını basıp kendimi kollarına atmak istiyordum. Sıcak bir tutku vücudumu, aklımı ve yüreğimi dolduruyordu.
Onu istiyordum. Efendim Oh Sehun'u deliler gibi istiyordum ve bunu uzun bir zamandır kendime itiraf edememiştim.
Mei'yi izlerken, bol bol düşünürken, çiftliği incelerken sabah olmuştu ve ben bir dakika bile gözlerimi kapayıp uyuyamamıştım. Oturup kalçalarımı ağrıttığım yerden doğruldum ve yavaşça odadan çıktım.
Mutfakta dünden kalan bulaşıkları yıkadım. Sofrayı kurarken kahvaltılık hazırladım.
Yeşil çay demlerken kendimi tıpkı bu çay gibi hissediyordum. Ben, kurumuş bir yeşil çay yaprağıydım. Oh Sehun; sıcak su ve ben onun içinde yüzmek için çıldırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
ספרות חובביםSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.