16. Bölüm

1K 135 70
                                    

Gözlerimi açmak istemesem de diğer duyularım uyanmamla beraber harekete geçmişti. Eski, hastane kokusu burun deliklerimi dolduruyordu. Derin nefes sesleri başucumda kulaklarımı istila ediyordu. Aldığı nefesin şeklinden bile kim olduğunu söyleyebilirdim.

Ancak halen neden başımda beklediğine dair hiçbir tahmin yürütemezdim. Kemikli parmaklarının yanımdaki komodinin üzerinde çıkardığı ritmik sesleri dinliyordum. Onlar bile benim ölmemi istiyor gibiydi. Her vuruş bana "Geber!" diyordu sanki.

Yavaş, çok yavaş bir şekilde kapalı göz kapaklarımın arasından bir göz yaşı kaçtı ve yattığım için kulağıma doğru yol aldı.

Onun ellerini saçlarımda hissettiğimde bir hıçkırık boğazımdan yükseldi ve beni nefessiz bıraktı. Sol elimin damarına takılmış serum, ben ellerimi yumruk yaptıkça cılız bir acı yayıyordu vücuduma. Elleri ellerimi buldu ve yumruklarımı açtı.

Daha sonra yüzüme getirdi ellerini ve göz kapaklarım üzerinde gezdirdi dokunuşlarını. "Beni o güzel gözlerinden mahrum bırakma, n'olur" Emir değildi, rica değildi. Bu bir yakarıştı sanki. Sesindeki nezaket bile beni daha çok üzüyordu.

Neden yanımdaydı? Bana bağırıp çağıran o değil miydi? Huan gibi, Baekhyun gibi üstüme gelen o değil miydi? Huan hatalıydı ve hatalarını kabul ediyordu. Bense pişmanlıklarım ardına saklanıyordum evet. Yine de bu benim üstüme gelinmesi için neden değildi. 

Çocuktum! Aptal, cahil bir çocuktum. Çocuk yapmasını bilen, ama çocuğun ne şekilde ürediğini bilmeyen biriydim. Hormonlarım bana nasıl cinsel ilişki kuracağımı öğretiyordu. Fakat bir bebeğin oluşumunu bilmiyordum. Gelmeyin üstüme, canım yanıyor!

Düşüncelerim göz yaşlarımın ardına saklandı.

Titrekçe açılan göz kapaklarım odanın karanlığına kolayca alıştı. Henüz akşam saatleriydi ama şehrin ışıkları hastanenin eski pencerelerinden içeri sızıyordu ve onun yüzünü aydınlatıyordu. Utançla baktım gözlerine. Hayatımda hiç bu kadar büyük bir utanç ve eziklik hissetmemiştim.

"Özür dilerim"

Ağzımı açtığımda çıkan tek şey bu olmuştu. Çatlak sesim kulaklarını doldurduğunda tepkisi değişmeden şefkatle baktı gözlerimin içine. Neden özür dilediğimi bilmiyordum. Onu üzdüğüm için mi, Huan'ın hayatını zehir ettiğim için mi, yoksa doğduğum için mi?

Ben bayılmadan önceki haline göre oldukça sakindi. Yine de her an patlamaya hazır bir bomba gibi durduğu şüphesizdi.

"Huan... Ameliyata aldılar"

Gözlerimdeki yaşlar bir an durmuşsa bile hız kesmeden tekrar akmaya başlamışlardı. Yavaşça yattığım yataktan doğruldum. Elimdeki bantla beraber derimin altına girmiş iğneyi çıkardım ve terliklerimi giyerek odadan ayrıldım.

Sehun ardımdan gelmemişti. Ben başımın dönmesine rağmen yavaşça yürüyerek danışmaya ilerledim ve Huan'ın yanına gittim.

Ameliyathanenin kapısında Chanyeol Baekhyun'a sarılmış onu yatıştırmaya çalışıyordu. Üzerindeki yeşil ameliyat kıyafetleri yerdeydi ve o bile ağlıyordu. İkisi de hıçkırırken ne yapacağımı şaşırmıştım. Göz yaşlarım yuvalarına kaçmıştı, duygularımı anlayamıyor ve bedenimi hissetmiyordum.

Baekhyun beni görünce yerden kalkmış ve yüzüme bakıyordu anlamadığım bir ifadeyle.

Kızgınlık vardı yüzünde, ancak hüzün, acı ve kırgınlık bundan daha fazlaydı. Yumruk yapmaktan tırnak işareti çıkmış avuçlarını görebiliyordum. Gözlerinin altındaki morlukları ve yolduğu için avuçlarının içinde kalmış birkaç saç tutamını.

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin