Gitmek için geri döndüğümde derin sesi kulaklarımı tırmaladı. "Luhan, geldiğiniz için teşekkür ederim." Bu adam gerçekten iş veren ve çalışan ilişkisi hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
Gözlerine gülümseyerek baktım, içten bir şekilde. Sol yumruğu benim gibi kalbinin üzerindeydi ve bana bakışları iliklerimi bile titretecek gibiydi. Sustum ve minik bir gülümseme takındım sadece suratıma. Ardından devam ettim, "Maaş hakkında konuşmadık ama..."
En sonunda çalışan olduğumu hatırlatmak için bu yöntemi uygun görmüştüm. Raflarında kitap dolu çalışma odasına getirdiğinde, acaba beni gece gece rahatsız etmek için çok düşündü mü diye merak ediyordum.
Salondaki gibi burada da ahşap bir masa, döner sandalye ve üçlü bordo bir kanepe vardı. Beni oraya oturttuktan sonra o da yanıma ilişti. Odayı aydınlatan abajur ortamı romantik sayılabilecek garip bir havaya bürüyordu ve ben amansız bir heyecana sürükleniyordum her hareketinde.
O gece neredeyse sabaha kadar ayakta tutmuştu beni. Maaş hakkında konuşmuş daha sonra kitaplarıyla ilgili sohbet etmişti. Yarın okuldaki ilk iş günü olacağını ve öğrencilerden, meslektaşlarından çekindiği için benimle stres atmak istediğini söylediğinde rahatlamıştım.
Dizinin üzerinde yumruk haline getirdiği elinin damarlarını çekingen bir şekilde okşayıp rahatlattıktan sonra gülümsemiştim. "Siz iyi birisiniz Bay Oh. Aynı zamanda eminim iyi bir öğretmensinizdir. Bu yüzden çekinmeyin."
Gülümseyişinin içime işlediğine yemin edebilirdim! Bana mahcup ama bir o kadar heyecanlı bir şekilde gülerken sabah olmuş ve güneş doğmuştu. İkimizde uykusuz fakat garip bir şekilde huzurluyduk.
Bana bakışları sanki içimi görüyor gibi, beni okuyor gibiydi. Kalbimi hızlandırıyor, bedenimin alev almasını sağlıyordu ve bunu henüz daha ilk günümden yapıyor olması korkmam için yeterince büyük bir sebepti.
"Ben artık izninizi istemeliyim, siz de biraz dinlenin" Odadan kaçar gibi çıktığımda elim gümbürdeyen kalbime gitmişti. Delicesine atıyordu ve kulaklarım çılgınlar gibi yanıyordu.
Başımı iki yana salladım ve titreyerek odama ilerledim. Lu Huan uyumuş ancak yatakta bana da boş yer bırakmıştı. Daha fazla uyanık kalmak istemeyerek yanına iliştim. Onu da koynumu çekerken yorgunlukla ve içimdeki garip heyecanla uyumaya çalıştım.
******
Sehun ile yaşadıklarımız bana bunu neden hatırlattı bilmiyorum ama iyi mi kötü mü olduğuna karar veremediğim o rüyayı yıllar sonra ilk defa görmüştüm.
O erik ağacının altında onu ilk kez öpmüştüm. Oyun oynuyorduk. Ailemiz vefat edeli çoktan yıllar olmuş ve biz birbirimizden başka kimseye sığınamıyorduk.
Erik ağacının altında beraber vakit geçiriyor, eve gidince kendimize yemek yapıyorduk. Ben günlük olarak, dükkanlarda getir götür işi yaparak evimize ekmek alırken oldukça komik bir durumdu aslında. Lu Huan ile evcilik oynuyorduk.
O benim çok sevgili karım ve ben onun çok sevgili kocasıydım. Aslında gerçekten öyleydi. 15 yaşındaydık. Ben sürekli çalışıp eve ekmek getiren koca, o liseye yeni başlamış dikiş dikip arada onları satarak evin geçimine katkıda bulunan eş rolündeydi.
İşte yine bir gün, akşam ben işten o okuldan dönmüşken erik ağacının altına oynamaya gitmiştik. Yaşımız evcilik oynamak için büyük, yaşantımız için küçüktü. Lu Huan ilk regl olduğunda korkup ağladığını dün gibi hatırlarım...
İşte o gün Huan kadın, ben ise yavaş yavaş erkek adam oluyordum.
"Bugün yine bize para kazandı tatlı kocam!" Yanaklarımı sıkarken onları öpüyor, öpüyor ve öpüyordu. Saçlarımın önünü tokalıyor ve tatlı olduğumu söyleyip duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
FanfictionSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.