20. Bölüm

1.1K 116 86
                                    

*Lütfen şarkıyı dinleyerek okuyun :>

Gackt- Last song

3 ay sonra~

"Çok tatlı görünüyorlar" Ming'in tüyleri altında saklanmış 4 yavru kedi titreyerek sokulmuşlardı annelerine. Duyulması zor, desibeli aşırı düşük cılız bir ses çıkarıyorlardı.

"Nasıldı büyüdü elimizde... Daha dün gibi hatırlıyorum Sehun'un koynunda ısınmaya çalışmasını" Baekhyun söylediğinde buruk gülümsemeler yer edindi suratımızda. Az sonra Mei Hua koşup geldi ve o da yaklaştı Ming anneye.

"Kocası neyde bunun?" Sulu gözleriyle bakarak söylediğinde onu duymuş gibi koca Kage çıkageldi. Gri tüyleri asil bir şekilde bedeninde sarsılırken dişi kedinin yanında yerini aldı ve gözlerini bize dikti.

"Bu git demek oluyor sanırım?" Huan söylediğinde gülüşerek salona geçtik. İçilen çaylar, edilen sohbetler keyifliydi. Park Chanyeol'un hayatımızdaki yeri kesinleşmiş gibi, evin içinde gezdiği pijamalarıyla bize kendi anılarını anlatıyordu ve arada konudan konuya atlıyordu.

"Sana bir iş yeri açalım diyorum. Hatta belki okula devam etmek istersin?" Chanyeol Lu Huan'a söylediğinde nefesler tutulmuştu. Bir şeyleri düzene sokmak için minik adımlar atıyorduk.

Huan gözleri parlayarak onayladığında tuttuğumuz nefesleri rahatlıkla vermiştik hepimiz.

Kız kardeşim ile olan ilişkim de iyiye gidiyordu. Onu doyasıya sarıp öpüyordum ama hiçbir şekilde aramızda bir gerginlik yaşanmıyordu. O benim kıymetli kız kardeşim, ben onun biricik ağabeyiydim. Sadece bu kadar.

Rüya gibiydi, bir anda yaşanmıştı ve bir anda oturmuştu her şey rafına. Elbette içimize gömdüğümüz hisler vardı ancak onları kilit altında tutmak için çaba sarf ediyorduk ve bir şekilde düzenliydi işte.

"O halde biz Baekhyun ile bugün çıkıp iş yerlerine bakalım?" Chanyeol göz kırparak söylediğinde yüzüne bir yastık yemişti. "Alın şunu başımdan, pis sapık!" Baekhyun naz yaparak verandaya kaçarken Chanyeol onu takip etti ve biz sadece kahkaha atarak onları izledik.

Ya da sadece ben, Huan, Mei Hua ve küçük kediler.

Sehun'un bakışlarını üstümde hissettiğimde ona bakarak gülümsedim. Öyle sabırlıydı ki, aşkımın yanına her an daha fazla hayranlık biniyordu. Huan kızımızı da alıp yatak odasına çıktığında kediler ve Sehun ile baş başa kalmıştım.

Biraz daha rahatlayarak yanıma sokuldu ve başını dizlerime koyup kadife kanepede uzandı. Açık kahve saçlarını okşadım, o da gözlerini kapattı. Tatlı bir tebessüm dudaklarındaydı ve onu gülüşünden öpmemek için sınırlarımı zorluyordum.

"Neyimi seviyorsun benim? Zeki biri değilim, yakışıklı bile sayılmam. Neyimi seviyorsun Sehun?"

Kimse yokken Sehun ile daha rahattık. Ancak kafamı karıştıran soruları yavaş yavaş sormak için ortam oluşturmalıydım.

Dizlerimden kalktı ve beni koynuna çekerek sarıldı. Saçlarımı öptü ve kokumu çekti içine.

"Doğrusu... Gerçekten zeki sayılmazsın" Söylediğinde kırıldığımı itiraf etmeliyim. Evet aptal olduğumu biliyordum ancak gerçekler yüze vurulduğunda acıtırdı, tıpkı şimdi olduğu gibi.

"Ama bu aptal olduğun anlamına gelmiyor küçüğüm" Saçlarımdan öptü tekrar ve beni koynundan kaldırıp yüzümü avuçlarıyla kaplayıp kendi gözlerinin önüne getirdi. "Hatalar yaptın, belki bunları anlamakta zorlandın ve geç kaldın. Ama her şeyi kendin sırtlanman belki de beni etkiledi"

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin