25.Bölüm

280 22 11
                                    

Selam! Ben döndüm arkadaşlar. İnanamayabilirsiniz ama ben bu hikayeyi bitirdim... Bir gün arayla kalan son birkaç bölümü atacağım. O yüzden final konuşmasını 'ulan hazır döndüm şimdi yap gitsin' dürtüsüne rağmen finali paylaşınca yapacağım. Hikayeyi unutmuş olan arkadaşlarım; (muhtemelen çoğunuz unuttu bunun için çok özür dilerim) bölümleri çok uzun olmadığından isterseniz tekrar okuyabilir ve beni yorum yağmuruna tutabilirsiniz, zira bunu çok isterim ajkfl

Ve diğer bir haber; Len Priatelia'ya özel bölüm yazacağım. Mingyun final verdiği anda ona başlayacağım. Umarım beni kırmazsınız çünkü ben ciddili dönüyorum!  Bu arada 25 ve 26. bölüm 2017de yazılmış olduğundan hata falan vardır muhakkak ama el atasım gelmedi pek. O yüzden bir hata varsa affola. Öptüm hepinizi.

***

Kuş cıvıltıları, küçük bir kız çocuğunun bağrışları...

Huzura çağıran güneş gözüme gelirken daha fazla direnmeden uyandım. Terden birbirine girmiş ipek yumuşaklığındaki kahve saçları çıplak göğsümde taht kurmuşlardı. Benim tenimde ne kadar güzel durduğunu anlatmaya yetmiyordu kelimelerim.

Yorgunlukla kendini üzerime atmıştı ve hala aynı pozisyonda bir bebek gibi uyumaya devam ediyordu. En ateşli gecemi geçirmiştim dün akşam. Ve en huzurlu sabahlarımdan birindeydim, benim koynumda uyurken sevgili efendim.

Biraz soğuk giriyordu seraya, üzerimizdeki battaniyeyi hiçbir yer açıkta kalmayacak şekilde örterken, uyuşan kolumu başının altından çekmeye çalışsam da bana daha çok sarılmış ve sanki kaçmamı istemezmiş gibi kollarını genişçe açıp beni kendine hapsetmişti.

Mei Hua'nın bahçedeki sesi daha net duyulurken saçlarını okşayarak uyandırmaya çalıştım ama aksi gibi daha da mayışmış, daha rahat bir pozisyon arayıp uyumaya kaldığı yerden devam etmişti.

Belinden tutup onu kendi vücudumdan iteledim ve dudaklarına utangaç bir buse bıraktım. Dün gece onun olmuştum sahi, bu neyin utancıydı ki? Yine de kızaran yanaklarım çıplak göğsüne her baktığımda daha da sıcaklıyordu. Kulaklarım yanıyordu.

"Günaydın sevgilim"

Kapalı gözlerini açmadan, sadece kıvrık dudakları ile söylediğinde güneş altında kalan buz taneciği gibi eriyecektim. Gözlerinden birini, ardından ötekini de açtıktan sonra uzun kollarını esnetti ve tekrar etrafımı sardı. Kalkmayı düşünmeyip beni de kendi ile birlikte yatırdı.

Güzel kokusu burnumu sızlatıyordu. Mutluluk kanımı kaynatıyordu. Saç tellerime kadar utanıyordum, yine de biraz daha sokuldum koynuna. Önceleri melankolik bir ruh hali içindeydim... Tuttuğum bir defter vardı, mutsuzluklarımı yazdığım. Kaygılarım, endişelerim, utançlarım ve kederlerim. Her şeyin içinde olduğu bir defter...

Ve bundan bir yıl önce, kesinlikle ve kesinlikle mutlu bitireceğimi sanmazdım. Yine bitmeyecekti pekala, ama en azından mutluluklarımla süsleyecektim. Hayallerimle, ümitlerimle. Yazmak için karıncalanan parmaklarımı saçlarında gezdirdikten sonra doğruldum. Kenara attığı kıyafetlerimi giyerken yüzüne bakmaya çekiniyordum.

"Öyle tatlısın ki, yemek istiyorum" Parlak gözleriyle bakıp söylerken utancımdan kızarmıştım yine, yeniden. Ama o umursamadan pembe yanaklarımdan öptü ve elimdeki pantolonu bacaklarımdan yukarı doğru çekmeye başladı. Gözleri bir an ayrılmadı gözlerimden.

Az sonra tekrar çıkaracakmış gibi hınzır bir şekilde değişen bakışları altında giyinmeye çalışmak oldukça zordu. Ve heyecanlandırıcı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 17, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin