17. Bölüm

1.3K 131 160
                                    

O; her şeyimdi. Geçmişim, şimdim ve geleceğimdi. O büyük sulu gözleriyle bana bakarken, gürleşmeye başlamış saçlarını attırırken ve sadece ufak bir tebessüm verirken bana, güneşimdi. O kadar parlak, o kadar muhteşemdi ki anlatmakta zorlanıyordum.

Aşık değilim kesinlikle. Ancak onu sahiplenebileceğim en sert şekilde sahipleniyordum. Onu kardeşim olarak görüyor ve delicesine seviyordum. Ailemdi, kız kardeşimdi ve çocuğumun annesiydi. Yine de bunların hiçbiri benim bir başkasına aşık olmamı engelleyemezdi. Çok şey atlatmıştık.

Bunları yazarken bile henüz gelecekte beni neyin beklediğini bilmiyorum. Kedi yavaşça üzerimde yer edinirken kalemimi bırakmak istesem de bırakamıyorum. İçimi dökmeye olan ihtiyacım çölde susuz kalmış biri kadardı. Muhtaçtım.

Aşağıdan gelen seslere kulak kabartıp bıraktım kalemimi ve Ming'i kucağıma aldım. Yaşlanmış, oburlaşmış ve miskinleşmişti. Biz kaderimizi yaşarken o bize eşlik ediyordu ve insanlığın görebileceği en ilginç sahnelerden birine tanık oluyordu. Aşk insan evladının hissedebileceği en korkunç duyguydu zannımca.

Sizi alıyor, acıdan yerin dibine sokuyor, mutluluktan uçuruyor ve tutkusuyla baş dönüdürüp tekrar yere çakılmanızı sağlıyordu. Bizim yaşadıklarımız buna bağlıydı. Elbette her şeyin suçunu aşka yükleyemezdim ancak bu koca çiftlikteki pek büyük olmayan ahşap evde bir aşk beşgeni vardı ve bu gerçekten korkunçtu.

Mutluluk, mutsuzluk, acı, tutku, şehvet, kıskançlık ve diğer birçok duyguyu bir anda hissediyorduk.

"Gelmiyor musun?" Huan'ın sesiyle dikilip duvarı izlemeye son verdim ve onunla beraber odadan çıktım. Tam 2 ay geçmişti. Saçları tekrar eski sağlığına kavuşuyordu, bedeni yavaşça kilo alıp tekrar kıvrımlaşmıştı ve sulu gözleri biraz daha canlı bir şekilde bakmaya başlamıştı.

Yine de bu kadar gelişmeye rağmen aramızdaki soğukluk dinmeyecek derecedeydi. Küs değildik ancak ben utancımdan, o; acısından dolayı birbirimizden uzak durmayı tercih etmiştik.

Sehun bir kez bile bizim hakkımızda konuşmamıştı. Beni bekliyordu. Önceden söylediği gibi bir tercih yapıp hazır olmamı istiyordu.

"Ya kalk oradan!" Baekhyun'un sesini duyduğumda istemeden yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Bay Park, Huan'ın sağlığı bahanesi ile evimizde yaşamaya başlamıştı ve Beekhyun ile henüz isimlendiremediğim bir ilişki içindeydi.

Onu kıskanıyor, sahipleniyor hatta bazen dokunuyordu. Aralarında bir ilişki olduğu aşikardı. Fakat aynı zamanda Baekhyun Lu Huan ile ilgileniyordu. İkiye bölünmüştü, tıpkı benim gibi.

"Gel buraya" kendi kucağına çekerken Chanyeol Baekhyun'u, Sehun'un yapay öksürüğü mutfağa doldu. "Günaydın" Herkes mırıltıyla karşılık verirken Mei Hua onun bedenine yapıştı ve kucağına tırmandı. Burnunu burnuna sürterken aşırı sevimli bir görüntü oluşturuyordu ve bende onları sevme isteği uyandırıyordu.

"Bugün eski evimize gideceğim" Lu Huan çırptığı yumurtayı tavaya dökerken bize bakmadan söyledi. Bir anda sessizlik oluştuğunda yutkunma sesim mutfakta yankılandı. "İçindeki eşyaların bir kısmını satışa çıkaracağım."

Biz dinliyorduk. Sustuk ve sessizce devam etmesini bekledik. "Akşam gelmeyeceğim. Mei Hua'da benimle olacak" Pişen yumurtayı nevale ile masaya yerleştirdi ve elini havluya silip oturdu.

"Yalnız korkmayacak mısın?" Baekhyun'un ilgili tavırları karşısında göz devirdiğine yemin edebilirim. "Hayır." Kuru bir şekilde söyledi ve yemeğe başladı. Artık büyüğümüzü beklemiyorduk, efendimize karşı eskisi gibi saygı duymuyorduk ve önceden okunan dualar artık yoktu.

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin