12. Bölüm

1.2K 133 95
                                    

Mingyun, dram temalı bir hikaye arkadaşlar. Yani aşırı çiçek-böcek beklemeyin bence :') Buna göre okumanız beni hoşnut eder :>

****

"Doğruyu söyle, bilmediğim bir şey var."

Sakinleşmiş görünüyordu ama sesi toktu. En ufak bir şeyde sinirlenip beni azarlayacağını biliyordum.

"Doğruyu söylüyorum Sehun. Neye inanmak istiyorsan ona inan olur mu?"

Bıkkınlıkla söylediğimde hem ona ismiyle hitap edişimden hem de saygısız bir şekilde konuştuğumdan dolayı şaşkındı. Büyük elleri halen nasırlı ellerimi sarıyordu. Sıkıca tutuşu hiç gevşememiş aksine daha da sıkılaşmıştı!

"Luhan sana bir emir veriyorum. Bana, doğruyu, söyle!"

Şaşkınlığını attığını, tekrar yükselen sesinden ve çatılmış kaşlarından anlamıştım. Gözlerim doluyordu. Nasıl anlıyordu yalan söylediğimi?

"Beni tanıdığını mı düşünüyorsun Sehun?" Yanına yaklaşmıştım. Neredeyse göğsüm göğsüne değecekti. Başımı kaldırdığımda gözleri gözlerimin derinliklerinden kısa bir süreliğine dudağıma kaymıştı.

"Seni tanıyorum Luhan. Tanıdığımı düşünmüyorum, tanıyorum."

O kadar kendinden emindi ki önümde daha da büyümüştü. Gerginlikle dikleşmiş vücudu minik vücudumu kaplıyordu. Yüzü bana eğik gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokuyordu.

"Bana doğruyu söylemeni emrediyorum Luhan. Şayet çalışanımsan, sana emrediyorum ama eğer..."

Susup bana baktı. Bedenimi süzüyor, gözleri gözlerimde geziniyor ve dudaklarımı her yalayışımda beni izliyordu. "Eğer bana biraz olsun değer verecek kadar yakınsan rica ediyorum. Bana bilmediğim şeyleri anlat."

Sesi az öncekine nazaran daha nazikti. Yine de tokluğu kulaklarımı çınlatıyordu. Nefesimi yavaşça verirken beni bedenine yapıştırdı. Dudakları kulağımı buldu ve kulağımdaki minik beni öptü.

Tiitremiştim!

"Bana söylemediğin, Baekhyun'un bile bilip benim bilmediğim şeyleri anlat."

Fısıltılı sesi bedenimi titretiyordu. Sadece bana konuşacak, nefes alacak kadar yer bırakıp geri çekildi. Hala göğsü bedenime yaslıydı. Gözlerine bakmak için başımı kaldırmam gerekiyordu. Fazlaca.

"Ne duymak istiyorsun?"

Uzatıyordum. Kafasını karıştırmaya çalışıyordum, sakız ediyordum. Bunun için parmak uçlarımda kalktım. Omuzlarına tutunurken neredeyse dudaklarım dudaklarına çarpacaktı. "Ne duymak istiyorsun Sehun?"

Tekrarladığımda karışmış kafasını salladı ve gerçekliğe döndü. Pekala sıçmıştım, şu anda sıvıyordum. Nasıl toparlayacağımı bilmiyordum. Belki anlamayacağı bir aksanla anlatırsam kafasını karıştırabilirdim.

"Sana söyledim Han, uzatma."

Yakalandım!

"Mei benim çocuğum"

Denemiştim.

Gerçekten.

Gözlerine bakarak bu gerçeği ona söylemiştim. Pekala anlamayacağı bir Çince kullanmıştım. Yine de söylemiştim öyle değil mi?

"Ne?"

Bu sefer başarmıştım! İçinde Mei geçen bir cümle kurmuştum ve o anlamamıştı. Bununla beraber daha da karışmıştı kafası. Sinirlendiğini görüyordum ama geri adım atamazdım. Hala parmak uçlarımdaydım ve omuzlarından destek alıyordum.

Mingyun:: HHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin