"Onu eve alabilir miyiz?"
Baekhyun, sesiz geceye uygun bir fısıltıyla sorduğunda Bay Oh ona içten bir gülümseme verdi. "Aklımı mı okudun?" Şakayla karışık bir ciddiyetle kıkırdadığında koynundaki kediyi daha sıkı sarmaladı.
Titreyen kedi, tüylerinden bile daha fazla ısıtan bu kucağa mırlayarak sokuldu. Omuzlarımdaki battaniyeyi alıp Sehun'un koynuna sardığımda elimin yanlışlıkla dokunduğu kaslı kolu, vücut ısımı arttırmıştı.
Bana gözlerini dikip derince, kaşlarının altından baktığında çömeldiğim yerden çekinerek kalktım ve Baekhyun'a daha fazla yaklaştım.
"Hadi daha fazla üşümeden onu yeni evine götürelim"
Bay Oh az önceki neşesini tekrar kazandığında söyledi. Çıplak ayaklarımın çamur olmasını umursamadan yürümeye devam ettim.
"Adını ne koysak?"
Baekhyun soruyu ortaya attığında dikkatimi çekmişti. İsim koymayı severdim. Kullandığım çapadan, çay demliğine kadar hepsine birer takma isim koymuştum. Gülümseyerek odaklandım sohbete.
"Düşündüğünüz bir şey var mı?"
Baekhyun ve ben derin bir düşünme faslına girdiğimizde Sehun'da bize katıldı.
"Ming nasıl? Hatta belki Mingie diye çağırabiliriz!"
Heyecanla söylediğimde ikisi de bana baktı. "Hangi Ming?" Çince'nin naçizane sorunlarından biriydi bu.
"Mingyun'un Ming'i. Kader bence ona çok güzel uyar.
Ailemize katılan minik Mingie, patileriyle bizi selamlamış ardından da Sehun'un sıcak koynunda mırlayarak uykuya dalmıştı. İkisi de bir yandan kediyi seyredip, ismi değerlendirirken Sehun parmağıyla kedinin burnunu okşadı. "Evine hoşgeldin Mingie"
Yumuşak sesi sadece beni değil Baekhyun'u da etkilemişti. Elleri farkında olmadan kolumu tutmuş ve sakince sıkmıştı. Bakışlarımız birleştiğinde şaşkınlıkla bakıyordu. Başını iki yana salladı ve yürümeye devam etti.
*
Bay Oh ya da Sehun. Ona ne zaman ne şekilde hitap edeceğimi bilemiyordum. Duruma göre, hislerime göre değişiyordu bu durum. Ve o adam, kim olursa olsun etkilemeyi başarıyordu. Samimi oldukça kendinizi ona kaptırmış buluyordunuz.
Romantik ya da değil. Saygı ya da hayranlık. Ne derseniz deyin sizi kendine hayran bırakıyor ve bir şekilde düşüncelerinizi, kalbinizi baştan çıkarıyordu. Nefesinizi tekletiyor, ellerinizin heyecanla terlemesine, yanaklarınızın kızarmasına sebep oluyordu.
Bu hikayede benim, kız kardeşimin ve Sehun'un ne rolü olduğunu halen bile anladığımı söyleyemem. Ancak oluşan hisler, karmaşık düşünceler hepimizi hatta belki Baekhyun'u, Mei'yi ve minik Ming'i bile değiştirmişti.
Kucağıma tırmanan koca kedinin başını okşamak için elimdeki kalemi bırakırken bile sonun ne şekilde olacağını kestiremiyordum...
*
"Benimle konuşmayacaksın değil mi?"
Huan, ben yatakta oturmuş dinlenirken yanıma geldi ve uzağımda oturup başını dizlerine koyduğu ellerine indirdi. Sesi ağlamaklıydı. Titriyordu ve uzun zamandır, neredeyse 3 haftadır hiçbirimizle konuşmadığından çatlaktı.
Onu yavaşça koynuma aldım ve öylece uzandım.
Ne olursa olsun, ne yapmış olursak olalım her şeyden önce o benim kanımdandı. Kız kardeşimdi, ikizimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mingyun:: HH
FanfictionSadece cahil birer çocuktuk. Hatalarımızla büyüdük, onları belki bir dönem daha sürdürdük. Sonra sen geldin efendim. Sen geldin. *Yetişkin içerik içermektedir.