6- Senin Derdin Ne?

723 79 75
                                    

Nubes, dudaklarını dudaklarıyla birleştirdiği andan itibaren pişman olmuştu. Olmuştu olmasına ama kendini de geri çekemiyordu.

Sanki dudaklarının arasındaki pembeliği öptükçe, iliklerine kadar tahrik oluyor, daha fazlasını istiyordu. Bu normal değildi. Bu hiç normal değildi! Bi kere en başta, o bir Prens'ti. Karşısındaki de bir erkek...

Ancak şuan için düşünebildiği tek şey, o erkeğin dudaklarıydı. Sanki, sanki yaz yağmuru gibi kandırıcı bir güzellikti. Sanki, Adem'in cennetten kovulduğu yasak meyve kadar cezbedici.

Claude ise bir tepki vermemişti, daha doğrusu verememişti. Tiksinmiş miydi peki? Hayır. Yüzüne yumruğunu geçirmek mi istiyordu? Hayır. Ama yine de bu anormal durumun içinden çıkmak için hamle yaptı ve göğsünden ittirdi Nubes'i.

- Sen ne yaptığını sanıyorsun?!

+ B..ben bilmiyorum... Bak Claude, unut gitsin tamam mı, bu geceyi, bu anı unut gitsin!

Nubes, pelerinini savurarak arkasını dönüp hızla uzaklaşmaya başladı. Arkasında, şaşkın ve soru işaretleriyle dolu bir Claude bırakarak.

"Ha siktir!" diye mırıldandı Nubes, yolda yürürken az önce yaptığının farkına vararak. "Ne yaptım ben böyle, sikeyim!" Merdivenleri hırsla ikişerli üçerli çıktı. Kendi katı olan dördüncü kata vardığında nefes nefeseydi ama umursamadı. Kapının kilidini açmasıyla içeri girip kapıyı sertçe kapattı. Prens olmanın verdiği avantajla, geniş bir odası vardı ve oda arkadaşı yoktu.

Odanın içerisinde volta atmaya başladı. Pencere ve kapı arasında mekik dokurken, birkaç tıklatma sesi duydu. Kapıyı açtığında Claude'u göreceğinden korktuğu için tereddütle yaklaştı.

- Kim o?

+ Benim Nubes, Stella.

Nubes hemen kapıyı açıp Stella'yı içeriye çekti. Kapıyı kapatıp kızı duvara yapıştırdı ve soluksuz öpmeye başladı. Bu yaptığı salaklığı unutacak ve kendi "normal" hayatına devam edecekti. O bir Prens'ti. İlerde Eviata tahtına çıkacak ve ülkeyi yönetecekti.

Kendisi Kral olduğunda yanında Kraliçe'si ve ondan çocukları olmalıydı. Aslında Eviata Krallığı babadan oğula bir taht sisteminde değildi. Hanedandan olan herkes -İster Prens olsun, ister Prenses- ülkeyi yönetebilirdi.

Ancak yine de bir gelenek olarak genelde erkek evlat tahta geçerdi. Bu yüzden bu geleneği kendi de bozmamalı ve tahta geçmeliydi. Hırsla karşısındaki narin bedene kasıklarını bastırdı. Kız inledi, ancak bu ses onu tahrik edememişti. Dudakları da zevk vermiyordu. Sanki kendini sevişmeye zorlar gibi bir hali vardı.

Kızın üstündeki gömleğin düğmelerini hızla çözdü ve göğüslerini avuçladı. Sevişerek yatağa geçtiklerinde Nubes, Stella'nın bütün kıyafetlerini soymaya başlamış ve kendi de çıkarmıştı. Şuan sadece cinsel ihtiyacını karşılamak için vardı bu kız. Bundan başka bir değeri olsa, Nubes böyle davranamayacağını biliyordu. Bu yüzden hiçbir şekilde kızı düşünmeden hareket ediyordu.

Sabah olmuştu. Claude yatağından sıçrayarak uyandı. Bu sefer Nubes bir ejderhanın üstünde değildi rüyasında ama dün geceki gibi onu öpmüştü. Bu rüyanın etkisiyle yeniden dün geceyi düşündü.

Neden Nubes'in onu öpmesine izin vermişti ki? Çaksaydı ya yumruğu ağzına. Hiçbir şey yapamadığı için bir kez daha küfür etti kendine. Kendisini de o Stella fahişesi gibi ihtiyaç gidermelik bir beden mi zannetmişti yoksa?

Aklında dün geceden kalma sorularla gidip elini yüzünü yıkadı. Arthur'u da kaldırıp hazırlandıktan sonra, arkadaşını beklemeden odadan çıktı. Bugün yine ejderhalarının yanlarına gideceklerdi. Yavaş yavaş merdivenleri indi ve bahçeye çıktı. Şimdi ne yapması gerekiyordu, onu gördüğünde ne yapacaktı? En iyisi hiçbir şey olmamış gibi, muhattap bile olmamalıydı.

Eviata Efsanesi (Gay) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin