Sen o kadar fantastik, tarihi kurgu ve eşcinsellik konularını birleştirip hikâye yaz, ama okuyanlar bir vote ve yorumu çok görsün, ne kadar güzel! (Evet yazarınız içinde biriken sitemi dışarı vurdu :D) Neyse, hadi iyi okumalar o zaman ^^
Aradan iki hafta geçmişti. Sınavlarla, uygulamalarla, ölüm kalım anlarının yaşandığı zor dakikalarla, koskoca iki hafta....
Henüz odasına girmiş olan Arthur ve Claude ikilisi, kendilerine yataklarına bıraktıklarında, kendilerinde pelerinlerini dahi çıkaracak enerjiyi bulamadılar. Arthur sessizce mırıldandı;
- Bitti mi?
+ Sanırım bitti dostum.
Her dönem böyle sınavlara tâbi olacakları düşünüldüğünde, önlerinde daha 7 dönem vardı ve onları bu geçirdikleri zorluklardan kat be kat büyük zorluklar beklediklerinden habersizdiler.
Claude kendini o kadar pis hissediyordu ki, sanırım o emilmiş ve tüketilmiş enerjisine rağmen kalkıp duş alacaktı.
- Nereye Claude?
+ Duş almam lazım. Sen geliyor musun?
Arthur sadece hayır anlamında bir ses çıkarmakla yetindi gözleri yarı kapalı halde. Claude arkadaşının da en az kendi kadar bitkin olduğunu ve bu durumun onu komik gösterdiğini farketti. Tükenmişlikle sessiz bir kahkaha atıp kendini dışarı attı ve banyoların bulunduğu kısma doğru yürüdü. Gerçi gecenin bu saatinde duş almak pek de akıl kârı değildi ya, Claude umursuyor muydu dersiniz? İçeri adım attığında duvara sabitlenmiş meşaleler ve alevlerinin dansıyla duvarda dans eden gölgeleri karşıladı Claude'u. Burası birinci sınıfların erkekleri için ayrılmış duş alma bölümüydü. Ve kendi katında olduğu için şükretti uzun zamandır dua etmediği Tanrı'ya.
Kendi havlusunu bulduktan sonra, yavaş hareketlerle üstünü çıkarmaya başladı. Pelerini, ipekten tşörtünü, pantolonunu, iç çamaşırını...
Havluyu beline doladıktan sonra, çıkardığı çamaşırları yıkanması için kirli bölümüne bıraktı. Kıyafetleri zaten numaralı olduğu için karışma riski yoktu. Giriş kapısını da kapattı ancak kilitlemedi, kimsenin bu yorgunlukla gelip duş alacağını sanmıyordu. Geri dönüp sondaki kabinden bi öncekine girdi ve kapıyı açık bıraktı. Böyle daha özgür hissediyordu.
Suyu yavaşça açtı. Yukarıdan gelen ve yağmur yağıyormuş hissi veren başlığa kaç aydır alışamamıştı. Kendi evindeyken su ısıtıp kovayla ve tas yardımıyla yıkandığı için, hâlâ garipsiyordu bu durumu. Günün her saatinde sıcak su bulunduruyorlardı depolarda. Bu yüzden mutluydu, bir de buz gibi suyla duş almak şuan isteyeceği en son şey olurdu heralde...
Bir süre suyun sıcaklığının verdiği mayhoşlukla öylece dikildi. Bir müddet sonra yanda duran, jel kıvamındaki sabunu alıp saçını ve vücudunu iyice köpürttü. Bu sırada giriş kapısının açılıp kapanma sesini duydu. Birinin geldiğini anladığında, yalnız kalıp duş keyfini çıkartamayacağı için hüsrana uğradı. Ardından giriş kapısının kilidini duydu.
Hızlı hareketlerle köpüğü yüzünden ve vücudundan suyla birlikte attıktan sonra, el yordamıyla kapıyı bulup kapattı.
Aslında kapatamadı... Kapının arkasından bir el engel olmuştu.
- Kim var orda?
Diye merak ve endişeyle sordu Claude.
+ Sapığın geldi sarışın.
Duyduğu aşina sesle yüz hatları gevşedi ve kapıya uyguladığı baskıyı kaldırdı. Ancak yine de tam olarak açmadı.
- Nubes, çıplağım. Daha sonra görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eviata Efsanesi (Gay)
FantasyGörüşünü engelleyen eller ortadan kalktığında, Claude gördüğü manzarayla bir süre konuşamadı. Sanki bütün Eviata ayaklarının altında gibiydi. Ejderhasıyla uçarken bile böylesine güzel görünmemişti bu topraklar gözüne. Ayışığının katkısı büyüktü tab...