Bugüne kadar bekleyen ve hikayenin sonuna kadar gelen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Sonunda bir final bölümü yazabildim. Geç olsun güç olmasın diyelim. Size söylemek istediğim tek bir şey var "Bu dünyayı sadece sevgi kurtarır ve unutmayın aşk her zaman kazanır!" 🌈 #lovewins
Farkındaydı, aslında bu yakınlığı ta en başlarda sezinlemişti. Aptal bir adam değildi. Öyle olsa koca ülkenin yönetimini nasıl idare edebilirdi ki? O sadece ihtimallere kulak tıkamış, bazı görünen gerçeklere gözlerini kapamıştı.
Nasıl kapamasın... Bu olay, sarayda ilişkileri ortaya çıkan iki erkek asker değildi ki onların anında idamlarına hükmedebilsin. Bu, oğluydu, canıydı, kanıydı. Ruhundan bir parçaydı. Bugüne kadar kendisine saygısızlık etmemiş, aldığı eğitimleri en yüksek seviyelerle tamamlamaya özen göstermiş, hep onun gurur kaynağı olmuştu.
Yalan söyleyemezdi, iki kız evladına aşık olan bir baba da olsa, onun yegâne erkek evladı olan Nubes, onun gözünde hep başka bir yerdeydi. Kendisinden sona tahta o çıkacak, ülkeyi o yönetecek, kendisinden daha ileriye taşıyacaktı. O da bir aile kuracak, evlat sahibi olacak ve kendisinden sonrası için bir varis yetiştirecekti.
Peki ya şimdi? İşte o kaçtığı gerçek, gözlerinin önündeydi. Oğlu, bir erkeğe şehvetle yaklaşıyor, ona aşk sözcükleri söylüyor, öpüyordu. Bu duyulamazdı! Kimse bilmemeli, görmemeliydi. Şu kısa süre içinde aklından bir sürü sahne geçti Kral Fortem'in. Claude kendi saraylarının bahçesine ejderhasıyla birlikte çakıldığında Nubes'in onun için daha önce hiç endişelenmediği kadar endişelenmesi.
Savaş bitip de, Arthur'u bulup saraya döndükleri zaman, nasıl Claude uyanana kadar onun başında beklediği. Nubes'in her fırsatta, her an Claude'un yanında oluşunu... İçten içe biliyor fakat kendini "onlar çok iyi arkadaş" diyerek kandırmayı tercih ediyordu.
Ne yapmalıydı şimdi? Artık vereceği her karar hem hanedanın itibarını etkileyecek, hem de oğluyla geri dönülemez bir şekilde bağlarını koparacaktı...
***
Hafifçe inleyerek uyandı Claude. Yeşil gözleri öncelikle el bileklerini birbirine kenetleyen paslı demire takılı kaldı. Demire bağlı bir zincir, Claude'un sırtını yasladığı tozlu taş duvarın ortalarında içeri giriyordu.
Claude ardından gözlerini karşısındaki demir parmaklıklara çevirdi. Yorgun ve umutsuzdu. Gece Kral Fortem onların her anını görmüştü. Kimseye belli etmemek için öncelikle onlara emir verip kendisiyle gelmelerini buyurmuş, hanedan arabası saraya vardığında, ikisini de kendi elleriyle bu köhne zindanlara indirmiş ve birbirinden çok uzak olduğuna emin olduğu ayrı zindanlara tıkmıştı.
Ne Nubes bir tepki vermişti, ne de Claude tepki göstermişti. Öyle büyük bir şok ve korku içindelerdi ki, sadece söylenenleri yapmışlardı. Kral Fortem'in aklından neler geçtiğini ikisi de çok merak ediyordu.
Suratındaki ifadeyi okumak imkansızdı. Sadece gözler görülür şekilde beyazlamıştı. Büyük ihtimalle kimseye bu olayı belli etmeden bir çözüm bulmak için kendi elleriyle zindanlara kapatmıştı ikisini. Gardiyanların bile görmesini engellemek için, zindanların giriş çıkışlarında nöbet tutanların görev yerlerini değiştirmişti.
Claude belki denese birkaç büyü yaparak kurtulabilirdi, fakat bunun geri dönülemez sonuçları olmasından çok korkuyordu. Gözlerini tekrar bileklerine indirdi ve derin bir nefes alıp verdi.
Nubes ise kendi zindanında bir oraya bir buraya volta atıp duruyor, agresif şekilde sürekli elleriyle saçlarını karıştırıyordu. Geceden beri uyumayıp çözüm bulmak için düşünceler ürettiğinden göz altları hafifçe çökmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eviata Efsanesi (Gay)
FantasyGörüşünü engelleyen eller ortadan kalktığında, Claude gördüğü manzarayla bir süre konuşamadı. Sanki bütün Eviata ayaklarının altında gibiydi. Ejderhasıyla uçarken bile böylesine güzel görünmemişti bu topraklar gözüne. Ayışığının katkısı büyüktü tab...