1- Seçmek mi Seçilmek mi?

1.6K 90 33
                                    

Eviata Krallığı'nın şehir merkezinden uzak, yeşillerle dolu bir ormanın içinde, güneşli bir güne uynamıştı sarışın çocuk. Burası dedesinden babasına miras kalmış bir çiftlik eviydi.

Çocukluğu burada tavukları kovalamak, koyunları otlatmak ve köpeklerden kaçmakla geçmişti. Oysaki o hala çocuk hissediyordu. Yine kalkıp giyinecek, annesinin taze yumurta, peynir ve zeytinlerle donattığı kahvaltıya oturacak, karnını doyurduktan sonra koyunları alıp ormanın üstündeki ovaya götürecekti.

Yine ağzında o kendi uydurduğu şarkı olacaktı. Kendi dünyasında mutlu olacaktı sarışın çocuk, çünkü hep böyle olmuştu. Yalnızlığını hiçbir zaman dert etmemiş, koyunları arkadaş edinmiş ve anne babasıyla yaşamaktan hep mutluluk duymuştu...

Oysa bugün farklıydı, hissediyordu. Bugün 18. yaşına adım atacağı gündü. Aşağıda pek ses yoktu, muhtemelen annesi inekleri sağmaya veya yumurta toplamaya gitmişti. Babasının henüz uyanmadığına da emindi.

Claude yataktan kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra aşağı indi. Bir bardak su içerken, dış kapının aralık olduğunu gördü, sesler geliyordu. Yavaşça yaklaşıp dışarıya baktı, anne ve babası ellerinde bir kağıt parçasına bakıyorlardı. Annesi biraz üzgün müydü ne? Merakla yanlarına fırladı;

"Günaydın" dedi neşeli sesiyle ve hemen ekledi "o elinizde tuttuğunuz da ne?".

"Günaydın Claude" dedi babası. "Kraliyet Sarayından gönderilmiş, bir emir mührü." diye de ekledi. Annesi de ona dönüp konuşmaya başladı;

"Oğlum, bugün Kudretli Ejderha Tapınağı'na gitmen gerekiyor. Biliyorsun, 18 yaşına giren herkes en az bir kere ziyaret etmek zorundadır o tapınağı." Claude anlayışla gülümsedi. Zaten biliyordu bunun böyle olması gerektiğini, anlam veremediği şey annesinin neden bu kadar üzgün olduğuydu.

"Biliyorum anne, gider gelirim hemen. Hem belki büyük güçlü bir ejderha görürüm." dedi neşeyle. Bugüne kadar pek ejderha görmemişti. Birkaç kez uzaktan uçarken görmüştü sadece, kısa bir an için. 18 yaşına girenlerin o tapınağa gittiğini ve eğer şansları varsa, yavru ejderhalardan birinin onları seçtiğini biliyordu. Ancak ondan sonra ne olduğunu kestiremiyordu. Lisede de hiç bahsedilmemişti, belki de bahsedilmişti ama o dinlememişti, kim bilir...

Annesi ona sarıldı ve birlikte içeri geçtiler. Kahvaltıdan sonra hazırlanmak için odasına geçti. Sonuçta krallığın merkezine gidecekti, kendine çeki düzen vermeliydi değil mi?

Giyindikten sonra küçük tuvaletinin aynası karşına geçti. Saçlarını elleriyle biraz karıştırıp şekil verdi - ya da verdiğini sandı.- Aynadaki yansımasına gülümsedi ve eliyle kendini karizmatik olduğuna inandırdığı bir hareket yaptı. Aslında

Claude yakışıklı bir çocuktu, yeni çıkmaya başlayan sakallarıyla oldukça karizmatik göründüğü doğruydu. Fakat bu çocuksu tavırları onun hala büyümediğinin en büyük kanıtıydı.

Odasından çıkıp dış kapıya doğru ilerledi, "Kraliçem benim" diyip sıkıca sarıldı annesine. Claude annesine benzemiş olmalıydı, sarı saçları ve beyaz teni en azından benziyordu. Bayan Elphia gençliğinde bütün erkeklerin dikkatini çeken çok güzel bir kadındı. Ancak çiftlik işleriyle uğraşmaktan, her gün durmadan hareket etmekten biraz olsun çökmüştü. Tabi hala çok güzeldi. Claude, gözlerini ise babasından almıştı, o parlak yeşilleri...

"Anne, babam nerde? Ona da bir sarılsaydım gitmeden." dedi Claude. "Odun kesmek için ormana gitti Claude, senden dikkatli olmanı istedi." dedi genç kadın ve bir erzak tutuşturdu Claude'un eline.

Sarışın çocuk annesini bir kez daha öpüp yola koyuldu. Eviata Sarayı biraz uzaktaydı. Tabi o, saraya gitmiyordu ama çok yakınında olan tapınağa gidecekti.

Eviata Efsanesi (Gay) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin