7- İtiraf Et Claude...

652 69 19
                                    

- Bilgisayarım bozulduğu için telefondan yazdım bu bölümü. Kısa mı oldu, kötü mü oldu hiçbir fikrim yok. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

Telaşla birbirlerinden uzaklaştılar. İkisi de endişeli gözlerle birbirlerine bakarken, prens sordu; "Oda arkadaşın mıydı gelen?".

Claude bilse zaten böyle endişeli olmazdı. "N..ne bileyim ben!". Nubes odanın içinde bir o yana bir bu yana volta atmaya başladı, ellerini hırsla saçlarından geçiriyordu. Bu iki olmuştu. Bu çocuğun dudaklarına yenik düştüğü ikinci sefer.

Ama bu sefer yakalanmıştı. Belki itibarı yerle bir olacaktı. Belki yarın okulun alay konusu olabilirdi! Bu riski nasıl göze alabildi ki? "Siktir!" diye mırıldanıp duvara yumruk çaktı.

Parmaklarının sızısına aldırmadan Claude'a dönüp "Arkadaşın geldiğinde ağzını ara, elbet bir şeyler belli edecektir eğer oysa" dedi.
Claude da böyle düşünüyordu zaten. Sadece kafa sallamakla yetindi.

Nubes sinirle odadan çıktı, pelerinin rüzgarıyla az önce burnunun dibinde olan koku yine Claude'un ciğerlerine nüfus etti. Evet Claude da korkuyordu. Yanlış yaptığını biliyordu ama bir insan nasıl hislerine gem vurabilirdi ki? Etkilenmişti işte, inkar edemezdi.

Bir süre daha ayakta dikilip olanları düşündükten sonra arkadaşını aramaya, bahçeye indi. Etraf biraz soğuktu. Koca bahçede, ay ışığı ve meşalelerin izin verdiği kadarıyla etrafa göz gezdirdi. İçeri girip yemekhaneye baktı, tek tük öğrenciler kalmıştı ama Arthur burda da değildi.

Bu sefer kütüphaneye bakmak için yeniden bahçeye çıktı ve hızlı adımlarla kütüphanenin kapısına vardı. İçeriye girdiğinde büyük masanın sandalyesinde bir silüet gördü. Gözleri alışınca bunun Arthur olduğunu farkedip rahat bir nefes verdi. Hızla yanına gitti.
- Ne yapıyorsun sen burda tek başına?

+ Napayım sıkıldım, biraz yalnız kalmak için geldim.

- Niye, depresyonda mısın?

+ Hı evet depresyondayım. Hergün senin yüzünü görmekten depresyona girdim.

- Siktir lan, asıl benim girmem gerekirdi o zaman.

Claude elinden geldiğince ortamı yumuşatmaya çabalıyordu. Ama yine de merakına dayanamayıp, üstü kapalı sordu;

- Kanka ya az önce gelen sen miydin odaya?

+ Y..yok kanka, ben burdaydım hep.

Kekelemesi Claude'u şüphelendirmişti. Ama eğer o sahneyi görmüş olsaydı, şimdiye "ibne" temalı türlü küfürler etmiş olması gerekirdi.

- Neyse tamam o zaman, hadi gel çıkalım odaya.

Birlikte kalkıp gittiler. Claude, onları gören kişinin Arthur'dan başkası olacağını sanmıyordu. Ama o olsaydı da bu kadar sakin kalacağını da sanmıyordu.

Bu bilinmezlik beynini kemirirken, odalarına vardılar. Claude, birkaç kez daha laf arasında Arthur'a, odaya gelenin o olup olmadığını sormuş ve hepsinde olumsuz cevap almıştı. Bundan sonra artık yapabileceği bir şey kalmamıştı. Oturup bekleyecek, yarının onlara ne getirdiğini görecekti.

Sabah olduğunda, zaten en fazla iki saatlik uykuyla duran yeşil gözlerini zorla da olsa açtı sarışın. Yatağında doğruldu, dünü düşündü.

Dudaklarında istemsizce oluşan tebessüme bir küfür savurup kalktı. Bugün laboratuvarda olacaktı dersleri. Ejderhaların sağlığı, yaralanmaları karşısında ne yapmaları gerektiğini öğrenecekleri ders.

Soğuk suyu yüzüne çarptı, ayılmak istedi. O suyla birlikte, "yanlış" duygularının da akıp gitmesini istedi. Mavi gözlerle buluştuğunda kalbinin teklememesini diledi. Stella'yı görünce sinirlenmemeyi, Lia'yı görünce sarılıp öpmeyi... Ortak kullanılan tuvaletler boştu, gerçi sabahın bu köründe kim kalkardı ki.

Eviata Efsanesi (Gay) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin