Dünyanın en trajik sahnesinin içine düşmüş gibiydim.Bir yanımda günışığı Hoseok diğer yanımda ayışığı Min Yoongi oturuyordu.Belki binlerce insan için bulunduğum konum hazineydi.Ama ben kendimi sırat köprüsünde gibi hissediyordum.Düşmem an meselesiydi.
Suga ben hariç diğer insanlara baktığı yüz ifadesinde gülümsüyor olurdu,gülümsemiyorsa bile yüzünde en azından mimik bulundururdu.Ama nedense ben etrafında olduğum zamanlarda buz kesiyordu.Dünyanın en ifadesiz en donuk insanı oluyordu.Bu da suçlu hissetmeme neden olurdu.Hoseok'un beni arkadaşlarıyla tanıştırdığı o gün de aynen böyleydi,şimdi elindeki kahvenin kağıt bardağını çevirirken de aynı ifadesizliğe sahipti.Ama her an bir şey söyleyecekmiş gibi duruşu beni diken üstünde tutuyordu.Suçlu olan ben değildim ama o hem suçlu hem güçlü olmayı başarıyordu.Ben yanlış bir şey yapmıyordum,ya da henüz ne yaptığımın farkında değildim.
Hoseok'un kötü hissetmesini istemediğim için normal davranmaya çalışıyordum ama Suga bu konuda hiç yardımcı olmuyordu.Hoseok ise her şeyden bir haber yine cıvıldıyordu.Ah benim güzel sevgilim..diye geçirdim içimden.
"...yeni şarkımızın patlama noktasını Suga hyunga borçluyuz.O gerçek bir dahii.Hyung? Ona herkesten önce dinletemez miyiz?En azından bir kısmını,,,duymak ister misin?"
Gözlerimi Hoseok'a odaklamış bir halde onun bitmeyen tükenmeyen bu tutkusunu izliyordum ve aynı enerjiyle karşılık verdim: "Tabiiki isteriim! Özellikle de senin kısmınıı,ama bu sorun olmayacak mı?"
İkimiz de Suga'ya baktığımızda omuzlarını silkip umursamazca "Bana uyar" dedi ve elindeki kahveyi dudaklarına götürüp olabilecek en seksi şekilde içti.
Ondan neffffret ediyordum.Acımasızdı.Ama alışmalıydım,hatta onunla konuşmalıydım bile,şuan değilse de ilerleyen zaman diliminde...Hoseok için bunu yapmalıydım.Geçmişte Suga'nın+ bana yaşattıklarını unutamasam bile Hoseok için onunla arkadaş olmaya çalışmalıydım.Öyle bir girdaba girmiştim ki ne yapacağımı yalnızca kısa vadeli düşünebiliyordum.Hoseok mp3 ünü heyecanla cebinden çıkardığında yüzü düştü.
"Ahh şarjı bitmiş.Biraz beklersen priz bulup kısacık şarj edip gelebilirim?"
"Aslıında...Acele etme Hoseok,sonra da dinleyebilir-"
O çoktan ayağa kalkmış gitmek için hareketlenmişti,ellerimin ve ayaklarımın uyuştuğunu hissettim.Kulaklarım hafiften uğuldarken onun eline vatoz balığı gibi yapışıp gitme diye ağlamak istiyordum.
Onunla yalnız kalmamalıydım.Ama uyuşan ellerimi hissedemediğim için ve bunu neden yaptığımı sonradan açıklayamayacağım için yalnızca öylece durabildim.Hoseok gideli otuz saniye olmamıştı ki kendimi çırılçıplak halde kış ayazına terk edilmiş bir bebek gibi hissetmeye başlamıştım.Suga acımasızca küçük gözlerindeki donuk bakışları bana dikmişti,bir şey söyleyeceği belliydi ama ben buna hazır değildim.
Etrafımızdaki masalar boştu,bize yakın oturan kimse yoktu.Keşke sigara içiyor olsaydım diye düşündüm en azından bu bahaneyle kalkıp dışarıya gidebilirdim.Kalbim gergin olduğum için zonklayarak atıyordu ve kendimi rahatsız hissediyordum.Sesini duyduğum an duygu değişimi yaşadım ve korkum yerini öfkeye bıraktı.
"Sakinleş.Sana zarar verecek değilim."
Soğukkanlı bir halde konuşması sinirlerimi zıplatmıştı.Ve öne doğru çıkıp masaya kollarımı koyup ona en güçlü sesimle cevap verdim.
"Bana ne gibi bir zarar verebilirsin ki zaten Suga hyung?"
Ve o da satranç tahtasındaymışız gibi sırasını bekleyip öne doğru çıkıp kollarını aynı benim gibi masaya koydu.
"Gerçekten sadece saçını değiştirerek kaderini de değiştirebileceğini mi sanıyordun? Ya da seni tanımayacağımı falan düşünmedin umarım?Bana yalnızca adımla seslenebilirsin."
Ne yazık ki masa çok küçüktü.Onun bana 100 metreden yakın olduğu durumlarda başıma ağrı saplanıyordu.Ona asla gerçek adıyla seslenmeyecektim.Geri çekilemedim,kıpırdayamadım ama kendime şaşırarak konuşabildim.
"Beni tanımıyorsun."
Kısa ve net bir cevap verdiğimi düşünüyordum.O yalnızda beni tanıdığını sanıyordu,ismini bilmek ya da bir şeyler yaşamakla insanları tanıyamazdınız.Biraz durakladı,yüzümde yeni keşfettiği bir şeyler varmışçasına inceledi ve hamlesini yaptı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun anlayamadım.Ama hata ediyorsun."
O düşünerek oynayan bir satranç oyuncusuydu,bense kafamda yapacağı her hamleyi önceden bir milyon kez tasarlamıştım ve cevaplarım hazırdı.Hızlı oynuyordum.Sadece yakınlığı dağıtmak isteyerek geri çekilecektim ki bileğimi tuttu.Ve ben bileğimi öyle sert kurtardım ki ellerinden,benim canımın yandığı kadar onun da elinin acıdığına emindim.
"Bir daha.SAKIN.Bana dokunayım deme.Sakın.Beni tanıdığını da düşünme çünkü sen benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.Tanıdığını sandığın o küçük kızı sen kendi kollarında boğdun."
Bütün vücudumun titrediğine emindim,bana korkuyla bakan küçük gözler ve sık sık kıpırdayan kirpikler de bunun kanıtıydı.Ağzını açıp ne diyeceğini bilemediği belli olan ses tonuyla hiç Sugaya benzemeyen birisi gibi konuştu.Demek ki onu bile şaşırtacak kadar korkunç gözüküyor olmalıydım..
"Sakin ol.Sana bir şey yapmayacağım.Sadece..Bu yüzleşmeden ne kadar kaçabileceksin ki?"
Damarlarımda zorlukla akan kanın verdiği güçle ayağa kalktım.Hoseok'a söyleyecek bir bahane bulmalıydım.Çünkü burada durmak benim için bir travma halini alıyordu.Üstelik midem bulanmaya başlamıştı.Buna rağmen kalbimin çok saklı bir köşesi hala onunla konuşmak sesini duymak için çırpınıyordu.İçimde bir hücrenin bile ona muhtaç kalması beni öyle korkuttu ki, o kanserli hücreden kendimi korumam gerektiği için gitmeye karar verdim.
"Günahlarıyla yüzleşmeyi bu kadar isteyen tek insansın...." sesimin titremesine engel olamamıştım.İçimden düşündüğümü sanarken dudaklarım benden habersiz kıpırdamıştı.İşte benim güçlü kız ayaklarım buraya kadardı.Aniden ayağa kalktığımda başım öyle döndü ki bayılacağımı anlamıştım ama burda onun yanında olursa bana dokunması ihtimali beni ayık tuttu ve nasıl olduğunu bilmediğim bir hışımla kendimi kafenin dışına attım.
Bendeki etkisi buydu,yıllar önce uğruna nefes aldığım adam şuan beni hayattan kopmayı istemeye sevk ediyordu.Beynim ayık kalmayı reddediyor bu travmayı savuşturmak için bilincimi kapatmak istiyordu.Yeryüzü ayaklarımın altından kayarken birisi beni kavradı.Ve bu girdabın içinde çılgınca sallanan dünyamın aksine sabit kalabildim.Tırnaklarımı tutunmak amacıyla bir tene geçirdiğimi hissettim,gözlerimin önünü simsiyah bir bulut kaplamadan hemen önce son gördüğüm şey kendimi bırakmamı sağladı.Hoseok'un cennet bahçesini andıran yüzü*
Biraz daha kafa karıştırmaya devam ediyorum kk anlamadığınız yerleri sorun ve içinize sinmeyen yerleri belirtiin,olumlu yorumlarınızı da esirgemeyiin.Biraz geçiş bölümü tarzında olduğunu hissediyorum ama ilerleyen zamanda olayları tam olarak anlayacaksınız.Hatta bir sonraki bölümü istediğim gibi yazabilirsem boommmba olacak hahah öpüldünüüz :*beğendiyseniiz yıldızı parlatmayı unutmayıın!
-dream
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece ✨ bts
FanfictionYıldızların aydınlattığı bir beyaz geceyle,şimşekli bir beyaz gece arasında sıkışıp kaldım.Beni sabaha hangisi ulaştıracak? "Kovsan da gitmeyeceğim." "Yanımda kal" Bana karşı böyle pervasız böyle korkusuz olması beni ürkütüyordu.İçimde,çok derinimde...