Yıldızların aydınlattığı bir beyaz geceyle,şimşekli bir beyaz gece arasında sıkışıp kaldım.Beni sabaha hangisi ulaştıracak?
"Kovsan da gitmeyeceğim."
"Yanımda kal"
Bana karşı böyle pervasız böyle korkusuz olması beni ürkütüyordu.İçimde,çok derinimde...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Medyadaki şarkıylaa, iyi okumalar :) #Irene
İçtiğim yüzüncü bardak bira da olsa kalbimde bir kıpırdanma hissedemiyor oluşuma kendi kendime sızlandım.Erkeklerin her türlüsünü karşıma alıp beni heyecanlandırması için denemiştim.En oluru var gibi duran "baş belası" kılıklı hiper yakışıklı çocuğu da karşıma almış bir süredir dans ediyordum.Alkolün etkisine rağmen hiçbir şekilde bir duygu hissedemediğim için vicdan azabımı kahkaha atarak bastırmaya çalışıyordum.
Gerçekten sonsuza dek kimseye aşık olamayacak mıydım?
Bir kaç dakika önce Arien koşarak dışarı çıkmıştı.Peşinden gitmeyi yeni akıl edebildiğime göre yıllık içki sınırımı çoktan tamamlamış olmalıydım.Tam bay baş belasının kaslı kollarından sıyrılıyordum ki pek de nazik olmayan bir tavırla beni tutup gitmemi engelledi.Ona gülerek karşılık verdim ve kulağına eğilip açıklama yaptım.
"Arkadaşım kusuyor olmalı.Gidip bi bakmalıyım-"
İki bileğimden sıkıca tutup beni sallayıp tekrar kendisine çektiğinde hafiften huzursuzlansam da kafam güzel olduğu için yüzümün gülmesini engelleyemiyordum.Zoraki de olsa dans etmeye devam ederken,birazdan, diye geçirdim içimden.Birazdan gider Arien'e bakardım.
Birkaç saattir dans ettiğim için terlediğim üstüme yapışan gri boyundan bağlamalı elbisem vücuduma yapışmış olmalıydı ki buna rağmen belime dokunan iki el hissettiğimde var olan bütün tüylerim diken diken oldu.Gözlerimi kocaman açtığımda karşımda dikilen bay baş belası ellerin sahibi değildi,çünkü onun ellerinde iki bardak içki bulunmaktaydı.Ani bir korkuyla ellerin sahibini merak ettiğimde kulak mememe değen ıslak dudaklarla normalde duymam imkansızken duyduğum fısıltı bu kaynayan ortamda üşümemi ve ürpermemi sağladı.
"Pembe ayıcık külotlu rahibemiz, nasıl dans edildiğini biliyormuş demek"
Bu sesi nerede olsa tanırdım ama yine de emin olmak için başımın yanından yavaşça baktığımda hafifçe nemli olan sarı saçların sallandığını gördüm.Tombiş yanaklarının inadınaymış gibi sivrilen çenesini omzumun açık kısmına koyduğunda yüzüklü parmakları sırtımdan uzun bir çizgi çeker gibi yukarı doğru çıktı ve elbisenin açık kısmına benim yanan vücuduma göre oldukça soğuk olan yüzükleri değdiğinde vücudum kasıldı ve yavaşça öne doğru kıpırdandım.Üzerimde bıraktığı tedirgin mutlulukla neden onu gördüğüme sevindiğimi bulamadım.
"Ah ufaklık Jiminimiz böyle yerlere girebiliyor musun? Yaşın tutuyor mu bilmiyorum ama... Seni tanırlarsa ne yapacaksın?"
Baloya gelmeyi reddettiği için ona bulduğum her fırsatta laf sokmaya elbette ki hakkım vardı.Yoktuysa bile sarhoşken kendimde bu hakkı görüyordum.
Güldüğünde yüzünün ne kadar güzel olduğunu neden şimdi fark etmiştim bilmiyorum ama dokunuşu beni daha da tedirgin hissettirdiğinde yüzümü ona dönmüş böylece ellerinin baskısından kurtulmuştum ama sanki ruhum daha korkunç bir baskıyla eziliyordu.
