Şarkı seçimi konusunu yine size bırakıyorum,önerilerimi dikkate de alabilirsiniz ya da dilediğiniz slow romantik bir şarkıyla da okuyabilirsiniz.Çok heycanlıyım,haydi okumaya!
*
Nemli kalan saçlarının arasına giren parmaklarıma baktım.Min Yoongi sadece gözlerini kırparak öylece beni izliyordu.Parmaklarımı dolaştırdığım bu eski tanıdık saçları okşadım.
Hem nazik hem de sert hareket edip alev alev yanan elini,benim buz kesmiş bileğime koyduğunda vücuduma gelen ısıyla doğrudan bana bakan gözleriyle buluştum.Sanki beni tutma çabasının işe yaramasına şaşırmış gibi parmaklarını daha da sıktığında gülümsedim.
"Gerçek misin , yoksa ölüyor muyum?"
Suga'nın bileğimden yakaladığı elinin öylece kalmasına izin verdim.Saçlarının arasındaki diğer elimi ordan yavaşça kaydırdım ve boynunun yan kısmına yerleştirdim.Banyodan yeni çıkmış birisine göre cayır cayır yanıyordu,ateşi vardı.Diğer elimi de saçından çekip boynunun diğer yanına yerleştirdiğimde avuçlarımdaki soğukluk onun yumuşak teninin hafifçe titremesine neden olduğunda gözlerini yumdu,ama bileğimdeki elini çekmedi.Sanki normaldekinden çok daha yavaş hareket ediyordu.
"Eğer hayal ya da ölüm meleği değilsen bana dokunmayı bırakmalısın..."
Gülümsedim,ama gözleri kapalı olduğu için görmedi.Ben yine de gülümsedim.
Dokunduğum kısmın elimdeki ısıya alışmasının önüne geçmek için boynunda dolaştırdığım ellerimi kıpırdatarak ateşini biraz olsun düşürmesini umdum.Yalan.Sadece ona dokunmak için bir kılıf arıyordum.
"Buraya seni öldürmek için gelmedim."
Ayağa kalkmak yerine başını arkaya yatırıp bana öylece baktı.Ben de ne diyeceğimi bilemeyerek öylece dikiliyordum.Tanıdığım Suga ne zamandır bana böyle bakıyordu bilmiyordum ama o mektubu hiç okumamış olsaydım bu anı hiç yaşamamış mı olacaktım yani?
"Gerçek olamayacak kadar güzel miyim? Gözlerini benden alamıyorsun."
Üç saniyelik bir boş bakışın ardından gözlerini kaçırıp dudaklarını aralayarak hafif seslice güldü.Başını ellerimden kurtardı ve sanki çok zor bir şey yapıyormuş gibi ayağa kalktı.Böylece uzun olan taraf o olmuştu,bense yüzüne bakmak için başını arkaya yatıran taraf konumuna geçmiştim.Fakat bakışları önce boynumdaki kolyede gezindi,ardındantadını çıkaracak bir yavaşlıkta üzerimdeki kazağı kontrol edişini izledim.
Min Yoongi kendine ait olan şeyleri hemen tanıyor ve onlara dünyadaki en güzel şeylermiş gibi bakıyordu.
Parmağını uzatıp denizkızıma dokunduğunda gök yine tüm kudretiyle gürledi.Sesten irkilip başımı korkuyla yan tarafımızdaki cama çevirdiğimde,havanın gri karanlık bulutlarla dolduğunu ve o bulutların sağanak yağışla yeryüzüne inmek için can attığını gördüm.Eli hala kolyemin üzerindeydi,içimden o bölgenin Hoseok'a ait olduğunu geçirdim.Hoseok'un umudu ve mührü tam o denizkızının altındaydı.Suçluluk duygusunun başımı döndürmesine engel oldum.
"Bu şahane manzaranın tadını tek başına çıkarmana izin veremezdim Suga üzgünüm,ah bir de- şehrin en iyi hastane kahvesi buradaymış diye duymuştum.Bir tane ister misin?"
Bana dokunuşunu kesmek için bir adım geri gidip çantamı yere bıraktım ve içinden para almak için cüzdanımı aramaya başladım.İnsan vücudu zihni kadar değişken değildi ne yazık ki,zihnen onun bana yapmadığı şeyler için yıllarca zor zamanlar geçirdiğimi bilsem de bedenim henüz yabancı dokunuşlara verdiği tepkiyi aşamamıştı.Parayı bulup ona şekerinin nasıl olmasını istediğini sormak için dönecektim ki,arkamda dikildiğini düşüncelerimin engelinden hissedemedim ve ona çarptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece ✨ bts
FanfictionYıldızların aydınlattığı bir beyaz geceyle,şimşekli bir beyaz gece arasında sıkışıp kaldım.Beni sabaha hangisi ulaştıracak? "Kovsan da gitmeyeceğim." "Yanımda kal" Bana karşı böyle pervasız böyle korkusuz olması beni ürkütüyordu.İçimde,çok derinimde...