Medyadaki şarkıyla ya da sakin bir şarkıyla okumanızı istiyorum.İleride de bir sürü fotoğraf var onlara bakmadan okumayın sakın!
-
Bütün geçmişimi bu etil alkol kokulu hastane odasındaki yatağa bıraktım.Acılarımı,hatalarımı,gülüşlerimi,kucaklaşmalarımı,yani beni ben yapan ne varsa bu şehrin bilmem kaçıncı binasının gökyüzüne yakın bir katındaki bu odada.Yapmam gerekenleri,hissetmeden öylece yapmaya karar verdim.
Gökyüzündekilerin bana bir sürprizi vardı.
Yoongi uyanmıştı.
Hem de benim yalvarsam bile sahip olamayacağım bir mucizeyle.
Min Yoongi beyninden olduğu ameliyatla kanserinden kurtulmakla beraber,saçlarını ve bazı anılarını da kaybetmişti.
Doktorun söylediğine göre ameliyattan önce geçirdiği bir travma,aşırı üzüntü hali ona acı veren anılarını unutmasını tetiklemişti.Kim bilir,demişti doktor,belki bir gün sonra belki yıllar sonra belki de hiçbir zaman hatırlayamayacağı kadar uzağa itmiştir o anılarını.Hoseok'a baktığımda başını onaylar gibi sallayıp bana bakmamak için direndiğini görmüştüm.Gözlerini bile esirgiyordu artık benden.
Çoğu insanın unutmayı bir ceza olarak nitelendirebileceğini biliyordum ama aslında bu ona yaşayabilmesi için verilen bir mükafattı.Gözlerini açtığında Yoongi beni tanımadı,yüreğimden yükselen bir kelebek gökyüzüne doğru yol aldı,onunla sahip olduğumuz her şey hafızasından, bir bir kazınan saçlarıyla birlikte dökülmüştü.Yalnızca gözlerini açıp bize aşağılayıcı uyuşuk bakışlarını atıyor olması herkese kıyameti durdurmuşuz gibi neşe sağlıyordu.Min Yoongi neyse ki üyelerin hepsini hatırlıyordu.Şakayla karışık Taehyung'u tanıyamadığını söylediğinde Taetae neredeyse ağlayacaktı ve ona yalnızca ikisinin bildiği anıları anlatmaya başladığında Yoongi gözlerini kısıp acıyla güldü.
Yakın geçmişi hafızasından tamamen silmiş bir şekilde,yeşil hastane kıyafetlerinin içinde,başında sıkıca geçirilmiş şapkasıyla gözlerini bu dünyaya tazelenmiş olarak açan Min Yoongi ve her şeyi aşmak için çabalamaya hazır 6 kurşun geçirmezle,yalnızca sessizce şükreden Rebekah ve Park Jimin'le atışarak herkesi güldüren Irene ile yeni hayatına kalabalık başlamıştı.Hoseok hayat dolmuş gibiydi,ona aşık olduğum hali geri gelmişti ama ben onu sevmeye bile hakkım yokmuş gibi hissediyordum.Işıl ışıl parlıyordu,odayı güneşten çok o aydınlatıyordu.Ama ben karanlığa mahkum olmayı hak ediyor gibiydim.Çığlıklar içinde şarkı söyleyip absürt danslarından yapıyordu.Geriye çekilmiş bu anı izliyordum.Aklıma,ruhuma,kalbime bu anıyı fotoğraflıyordum.Her şeyi yok etsem de,herkesi bıraksam da bu anı benimle birlikte götürmek istedim.Bunu bile hak etmiyor muydum?
Hepsinin kahkahalarla güldüğü,mutlu ve umutlu olduğu,kederi yendikleri ve içinde benim olmadığım bu fotoğrafı göz kapaklarıma çizdim.Gülümsedim.Bensiz iyi olacaklar,içimden tekrarladım,bensiz çok iyi olacaklar.
Yapmam gereken her şeyi yaptım,söylemem gereken her şeyi söyledim.Suga ile olan konuşmamda bütün ruhum ve vicdanım rahatlamıştı.Belki de bu hafıza kaybının her şeyi düzeltmek için verilmiş bir nimet olduğunu düşünerek,aklıma ilk gelen şeyi yaptım.Ne mi söyledim? Bunu....Belki ben öldükten sonra anlarsınız,başından beri olması gerekeni söyledim ona.Yalan değil,gerçek olmasını umduğumu.
Rebekah'ı da bağışladım.Affetmem gereken herkesi affettim,kendim dışında.
Hepsine birer birer sarıldım.Çok sıradanmış gibi,kahvenin ne çok şekerli olduğundan konuşurken sarıldım bazısına.Bazısına en sevdiği şarkıyı söyleyip dans ederken.Onlar bilmiyordu,ama ben bunun son olduğunu bilmenin ağırlığıyla sarıldım.Yalnızca Jungkook,çok fazla akıllı olduğu için,bir şeyler sezer gibi olmuştu.Hastanenin çatısına bana,en sevdiğim kahveyi alıp getirmişti.Yalnızdım,düşünüyordum.Üşüyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece ✨ bts
FanfictionYıldızların aydınlattığı bir beyaz geceyle,şimşekli bir beyaz gece arasında sıkışıp kaldım.Beni sabaha hangisi ulaştıracak? "Kovsan da gitmeyeceğim." "Yanımda kal" Bana karşı böyle pervasız böyle korkusuz olması beni ürkütüyordu.İçimde,çok derinimde...