33/ good-bye

1.7K 177 46
                                    

Son bölüme çok yakın olunca yazmak da zorlaşıyormuş onu görmüş oldum,herhangi bir şeye birisine veda edemeyen ben.Bu hikayeye veda etmekte de zorlanıyorum sanırım,hayatımı koşturmacasına sığınıp biraz ağırdan alıyorum galiba.Bir ya da en iyi ihtimalle iki bölüm sonra Beyaz Gece'ye veda etmeye hazır olun* öhhö öhö,hayır ağlamıyorum* Medyada müziğimiz var,hazırsanız,haydi başlayalım!

-

Bir hastane koridorunda hayatımın en kötü sabahını karşılıyordum.Kaç yıl sürecekti ömrümüz bilmiyorum ama ortalama yirmi yıllık ömürlerimizde ilk kez bugün güneş bu koridordakiler için doğmayacaktı.Sabah ya da akşam olması umrumuzda değildi,saat ya da tarih umrumuzda değildi.Mevsim ya da siyaset umrumuzda değildi.

Tamamen kaybolmuş ve bıkkındım.Öylesine bezmiştim ki her şeyden,ruhuma dolan her soluk midemi bulandırıyordu.Yaşamayı öyle istemiyordum ki etrafımda kurşun geçirmez çocukların olması bile kalbimin atmayı istemesine neden olamıyordu.Engelleyemeyeceğim,hatta nasıl önleyeceğimi bile bilmediğim bir şekilde üşüyordum.Ölü bir bedenin yavaş yavaş soğuması gibi hissini kaybettiğim parmaklarımı minicik kıpırdattım.Kıpırdattığımı zihnen bilmiyor olsam felçli olduğumu düşünebilirdim.Yaşam bana artık çok uzak gibiydi.Kaybetmeden önce ne çok şeye sahip olduğumu fark edememiştim,her insan gibi ben de şükrettiğimi sandığım zamanlarda bile nelere sahip olduğumu doğru düzgün bilmiyormuşum.Sevilmeyi,aranmayı,ihtiyaç duyulmayı,özlenmeyi bunların hepsini kaybetmiştim.Sevmeme izin yoktu,güvenmeme izin yoktu,birilerini özlememe bile imkanım yoktu.Kaybettiklerimin içinde en çok yaşadığımı hissettiren şeyleri özlemiştim.Değil kolumu kıpırdatacak halim,hızlı nefes alıp verirken göğsümü şişirecek halim bile yoktu.

Ömürlerimizin süresini belirleyen melekten,benimkini alıp Suga'nınkine eklemesini istedim.Çünkü Hoseok'un bu hali beni zaten her an öldürüyordu.Bir kere ölüp kurtulmayı dileyebilirdim.Ama can verip dünyayı terk edecek kadar bile enerjim yoktu.Bulunduğum bu yerde yüzyıllarca kalıp,kimseyle konuşmadan,kimsenin hayatına ilişmeden çürüyüp fosilleşmeyi kabullenebilirdim.Sandalyede oturup dengemi sağlayacak güveni kendimde bulamadığımdan soğuk zemine çökmüş bacaklarımı dümdüz uzatmıştım.Hemen dibime yaklaşan bir kedi yavrusu gibi masum olan Jungkook dizlerini bükmüş ve kollarını dizlerine dolamıştı.Yüzünü gizleyerek ağladığını bana ve abilerine göstermemeyi umuyordu ama burnunu çekişlerinden ve dudaklarının arasından aldığı nefeslerden pekala bunu biliyorduk.Taehyung bir saniye bile oturmadan,duraklamadan hastanenin koridorunda volta atıp duruyordu.Başka hiçbir yaşam belirtisi vermiyordu.Namjoon'un ise hastane taburesinde başını geriye atıp bacaklarını kocaman açarak kendisini rahatlatabileceğini umduğunu gördüm,gözlerini kapatmıştı ve uyuyormuş gibi gösteriyordu kendini.Ama güçlü durup ağlamamak için içinden kendine "her şey yoluna girecek" diye binlerce kez tekrarladığını da biliyordum.Jin ise her panik olduğunda yaptığı gibi gözlerini saniyede bin kez kırpıyordu,lensinin battığını söylerdi böyle zamanlarda hep,şu an batan şeyin gözüne değil de yüreğine olduğundan emindim.Kemirmekten kıpkırmızı yaptığı dudakları da bunu gösteriyordu.Güçlü olmaya çalışmayan tek kişi Jung Hoseoktu.İki elini de ameliyathanenin kapısına avuç içleriyle yaslamış,ellerinin arasına da başını koymuştu.

Gözlerinden süzülen bir kaç damla yaşın ameliyathanenin buzlu camından kaydığını görebiliyordum.Sanki o kapıya sarılmayı bırakırsa,Suga onu hissedemeyecekmiş gibi özenle sarılıyordu adeta kapıya,bu görüntüye maruz kalırken acizliğimi beş bin kez iliklerimde  hissediyordum.Ben bir hiçtim.Ona destek olmama en çok ihtiyacı olan zamanda,ondan kendimi alıkoymuştum.Yapayalnız kalmasına sebep olup,yanımda kal çağrısını cevapsız bırakmıştım.Tıpkı kızların bana yaptığı gibi.Sanki çok lazımmış gibi,bir de bana olan öfkesiyle baş etmesi gerekiyordu.

Beyaz Gece ✨ btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin