Jimin mutfağa girerken gayet yüksek bir sesle konuşuyordu ama girip de bizi gördüğü zaman sesini azaltarak sustu.Belki de Suga onun kolunu tutup girmesini engellediği için susmuştu.Üç saniyeliğine oraya baktım Jimin'in imalı imalı güldüğünü gördüm ama Suga'nın arkası dönüktü ve anında başımın önüne Hoseok bedenini getirip gizlenmemi sağladı.Utandığımı hissetmiş olmalıydı,benim koruyucu meleğim kanatlarını bir kez daha korumak için germişti.Hoseok başını çevirip onlara şakayla karışık kızdı.
"Hey!Ben size tuzu getireceğim demiştim ya? Ömrünüz boyunca size yalan mı söylendi neden iki kişi birden kontrol etmeye geldiniz?"
Suga mutfaktan çıkarken tezgahtaki tuzu seri bir hareketle aldı.Jimin ise çekiştirilmesine rağmen hala dalga peşindeydi.Gerçekten kendimi çırılçıplak kalmışım gibi hissediyordum.Bir yandan yarım bırakıldığım için gergin ve huzursuzdum,bir yandan yakalandığımız için yanlarına nasıl gideceğimi düşünüyordum.İçimde bir parça ise Suga bizi görenlerden birisi olduğu için şey hissediyordu.Şey işte,bu hissin ismini bilmiyordum.Midemi birisi avucunun arasına almış da sıkıyormuş gibi bir his.
Jimin eliyle bize gelmememizi işaret ederek geri geri mutfaktan çıktı.
"Siz keyfinize bakın,,devam edin...Ben kimseyi bu mutfağa sokmam hyung merak etme! Aahh bir de aşk karın doyurmuyor derler hahah!"
Jimin konuştukça kafamı deve kuşu*gibi yere gömmek istedim.Ama benim topraktan daha iyi bir seçeneğim vardı.Hoseok'un hiper çekici boynu.Bir eliyle ensemden tutmuş kafamı göğsüne doğru hafifçe bastırıyordu.Hoseok'un ona aşırı sessiz bir şekilde küfür ettiğini duydum.Jiminin kahkaha sesi yavaşça silinerek kesilince bir sessizlik ve hareketsizlik sezinde başımı gömdüğüm yerden çıkardım ve bana sevgiyle bakan ayışığımla göz göze geldim.
"Hobi?"
"Arien?"
"Kesinlikle rezil oldum.."
"Kesinlikle olmadın" derken neşeyle güldü.
Sonra da ciddileşip kaşlarını hafifçe çattı.Böyle yapınca gerçekten yakışıklı gözüküyordu.Göğsüne hafifçe vurup ittirdim.
"İçerde dedikodumuz dönerken üzgünüm ama havam tamamen bozuldu" Son yemeği de tabağa yerleştirirken bir an içimden kendime şaşırdım.Manyak mıydım? Az önce hobiyi red mi etmiştim?Bunun için gece uyumadan bir ara saçımı başımı yolmalıydım.
Kimsenin yüzüne bakmadan geçip kalabalık masada bize ayrılmış yerlere karşılıklı oturduk.Sadece Irene'in yüzüne bakmıştım.Jiminin ne gördüğünü anlatıp anlatmadığını öğrenmek için,fakat en yakın arkadaşım dilini ağzının içinde dolandırıp bana utandırıcı bakışlar atınca anlattığından emin oldum.Hobi benim aksime hiç önemsememiş gibi yemeğini yemeye başlamıştı.Bir insan yemek yerken bile kendine aşık edebilir miydi? Dudağının dört kenarındaki gamzesi de öp beni der gibi lokmasını çiğnediği sırada beliriyordu.Herkes heyecanla yemeği yerken bir yandan da çok lezzetli olduğunu söyleyip iltifat ediyorlardı.Göz ucuyla milleti süzdüğümde en köşeye oturmuş sessiz ve kendi halinde yemeğini didikleyen Suga'yı gördüm.Zaten küçük olan parçayı beş kadar parçaya yavaş yavaş bölüp bir tanesini alıp ağzına götürmesini ve onu özenle çiğnemesini izledim.İçimde o tarifin bulamadığım şey yine yükseldi ve kendimi onun için üzgün hissettim.Sonra bana yaptığı şeyleri hatırladım ve acıma hissim saman alevi gibi kayboldu.
Irene yemeklerine iltifat edilmesinin verdiği gururla koltukları kabarmış bir halde gülümsüyordu.
"Yeteneksiz kısmını geri alıyorum"
Herkes aynı anda yemeğini zevkle yiyen Jimin'e döndü.
"Ama diğerleri hala geçerli"
Irene'in bütün o havası uçup gittiğinde elini gözüne siper etti ve uzaklara bakıp bir şey aranır gibi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece ✨ bts
FanfictionYıldızların aydınlattığı bir beyaz geceyle,şimşekli bir beyaz gece arasında sıkışıp kaldım.Beni sabaha hangisi ulaştıracak? "Kovsan da gitmeyeceğim." "Yanımda kal" Bana karşı böyle pervasız böyle korkusuz olması beni ürkütüyordu.İçimde,çok derinimde...