Bölüm 28 | Gri

841 60 4
                                    

Senelerdir çıplak denizime karşın son yaşadıklarım dalgalar giydiriyordu benliğime. Elimdeki ağır silahı karnıma doğru kaldırdım. Merdivenleri daha hızlı tırmanırken Doğanın son halini kendimi ayık tutmak için kullanıyordum. Yukarıya ulaştığımda Barsa silahı elektrik çarpmışcasına ittim.

Eline aldığında şarkımı mırıldanmaya başlamıştım. Saçlarını hızla geriye savurduğunda gözlerimi kapattım.

Everything was grey
Herşey griydi

Silah sesini duyduğumda ellerimi kulaklarıma kapattım. Birden fazla ateşlenme sesi duyduğumda sesimi yükseltip şarkıya devam ettim.

His hair, his smoke, his dreams...
Saçı, dumanı, hayalleri...

"Kahretsin!" Barsın yankılanan sesini duyduğumda gözümden düşen gözyaşına engel olamamıştım. Dizlerimi kendime çektiğimde Doğanın beynimde dolanan küfürleri daha çok korkmama sebep oluyordu. Gözlerimi açıp etrafıma baktığımda dudaklarımdan dökülen istemsiz çığlığa engel olamamıştım. Yerde yatan adamlar cansız gibi görünüyorlardı. Barsın göğsüne çarpan kafam beni kendime getirememişti.

"Sakin ol hatunum, geçti."

Beni yatıştırmak için söylediği kelimeler beynimin sert duvarlarına çarpıp geri dönüyordu. Saçlarımı elime alıp şarkımı söylemeye devam ettim.

And now he's so devoid of color
Ve o şimdi renklerden yoksun

Başıma bıraktığı öpücüğüyle kendime gelmeyi başarmıştım. Bir anda ayağa kalkıp Doğanın yanına koşmuştum.

Ellerinin arasındaki iri adamı bırakıp bana sarılmıştı. Elinden tutup onu sürüklemeye başladığımda bana itaat ediyordu. Onu gizli kata doğru çekmeye başladığımda Bars arkamdan geliyordu. Uzun koridorda durduğumda şarkıyı söylemeyi bırakmamıştım. Bir anda bana eşlik eden başka bir ses duyduğumda ona döndüm.

Everything was blue
Herşey maviydi

His pills, his hands, his jeans
İlaçları, elleri, kotu

And now I'm covered in the colors
Ve ben şuan renklere büründüm

Gözlerimin içine bakıp ara ara söylediğim şarkıma eşlik eden oydu. Bars Han. Saçlarındaki beyaz tozları itelediğinde sadece ona bakıyordum. Koluna sardığım bez parçasına odaklandığında bir pansuman gerektiğini biliyordum.

"Benim şunu halletmem gerekiyor."

Dudağımı dişleyip Doğana döndüm. Koridora sırtını dayayıp yere çöküp gitmemi işaret etmişti. Ona gülümseyip Barsı takip ettiğimde odaların birine girmişti. Onunla birlikte içeri girdiğimde bu yeraltı mekanının sandığım kadar plansız olmadığını anlamışım. Bir insanı ameliyat edebilmek için gerekli olabilecek ne varsa hepsi şeffaf poşetlerin içerisine sarılmıştı. Dişlerini sıkıp aletlerden birini eline almıştı. Kendini üzerinde çarşaf olan bir koltuğa attığında yanına eğilip sardığım bezi açmaya başlamıştım. Beni izlemesi hoşuma gidiyordu.

"Hani sıyırmıştı!" Telaşla bağırdığımda elini ağzıma kapatmıştı.

"Sakin ol, halledebilirim." Gözlerim dolduğunda suratını buruşturmuştu. Elindeki ince uçlu aleti yarasının içine daldırıp acı sesiyle birlikte içindeki kurşunu çıkarmıştı.

Elimi uzattığımda küçük kurşun parmaklarımın arasına düşmüştü. Elime bulaşan kana odaklanmıştım. Gözlerimin tekrar kızarmasını engelleyememiştim. Kurşunu sertçe kavrayıp cebime koydum.

"Sen onu dikmeyeceksin değil mi?"

"Deneyeceğim." Başımı olumsuz anlamda salladığımda bana bakıp sakinleştirmek istercesine omzumu sıkmıştı.

SİYAHLI | Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin