Bölüm 53 | Altüst

309 26 7
                                    

"Ulan trip! Balamoz dikti gözleri sana bakıyor ne diktin?"

Yoldan geçen orta yaşlı bir adam ayağıyla Doğanı iterken kullandığı kelimeler sinirimi bozmuştu. Uyuşturucu aldığını anlamış olmalıydı ki ona trip diyordu. Balamoz olarak nitelendirdiği eli bastonlu yaşlı adam söylene söylene uzaklaşırken burdan gitmemiz gerektiğini biliyordum. Bars adamı sertçe itip Doğanı sırtladığında X bara geçeceğimizi tahmin ediyordum. Arabaya bindiğimizde Doğanla birlikte arka koltuktaydım. Pembe boyalı Tunahanın komik evine gelmiştik. Tuna biz çalmadan kapıyı açmıştı. Dehşetle Doğanın suratına bakarken içerden Dalya ve Kağan koşmuştu. Dalya ellerini ağzına kaparken üzerime yığılan Doğanı almışlardı. İçeri geçip ona kahve yapması için Tunahanı dürttüm. Rüyadan uyanır gibi titrediğinde dalgın bakışlarla mutfağın önünde birkaç tur atmıştı. Doğan Dalyanın dudaklarına yapıştığında Dalya onu itmemişti. Bars suratını buruştururken güldüm. Konuşmaya başladığında kahkaha atmaktan geri duramamıştım.

"O, az önce böğürerek bağırsaklarını döktü! Siz iğrençsiniz."

Dalya hiçbirşey olmuyormuş gibi suratına taktığı gülümsemeyle Doğanı izlerken Bars saçımı öpmüştü. Dalya ellerini Doğanın sakallarında gezindirip gülerek konuştuğunda sırıttım.

"Sevgilim unicorn kanı içmiş. O artık bir ölümsüz."

Doğan birkaç defa kıkırdayıp hızla nefesler aldığında gülümsemem Barsa da bulaşmıştı. Kıkırdayan ağzını hiçde güzel olmayan şeylere açtığında Bars onu susturmaya girişmiş ama başaramamıştı.

"Seni öptüm diye sevgilim olacak değilsin ya? Dudakların güzeldi."

Dalyaya hitaben söylediklerinden sonra çirkin bir küfür edip sustu. Dalya sinirinden yerinde duramıyordu ama hiçbirşey de yapmıyordu. Aklıma gelen fikirle Doğanın yanına gittiğimde Kağan arkamdan geliyordu. Beraber onu kaldırdığımızda Barsta açtığım yarayı iyileştirmek için girdiğim banyoya girdim. Beklemeden tişörtünü çıkardığımda Doğan gülüp Barsa döndü.

"Yankı bana daha önce de duş almam için yardım etmişti. Yapacağı işi biliyor..."

Bars kızaran gözlerini üzerime diktiğinde gözlerimi kaçırdım. Bunun hakkında konuşacak uygun bir zaman değildi. Onu içkiliyken birkaç defa daha suyun altına sokmuştum. Soğuk suyu açtığımda kollarımla birlikte ıslanan bedenini kasmıştı. Üşüyordu ama bu onu kendine getirmenin tek yoluydu. İspanyolca bir şarkıyı bağırarak söylemeye başladığında delirdiği hakkındaki tüm tahminlerimi kanıtlamıştı. Barsa baktım. Ara ara Doğana bakıp kahkaha atıyordu. Tunahan küvete çıkıp iğrenç şekilde Doğana eşlik ederken Doğan daha çok bağırıyordu. Tuttuğu ellerimi de bırakmıyordu. Bedenimi ileri geri sallayıp dans etmeye başladığımda eşlik etmişti. Bars Han da şarkıya eşlik ettiğinde Dalya tek başına deli gibi dans ediyordu. Hepimiz deliler gibi küçük banyoya doluşmuş şarkıyı söylüyor ve dans ediyorduk. İş eğleneceye dönerken onun uyuşturucu aldığı gerçeği beynime bir bıçak gibi saplanıyordu. Suyu kapattığımda şarkıyı da kesmişti. Sadece adım sesleri kaldığında herkes yine durgunlaşmıştı. Bars Doğanı banyodan çıkarıp Tunahanın yatak odasına geçirdiğinde Dalya'ya işaret vermişti. Dalya iri iri açtığı gözlerine ek konuştu.

"Onun pantolonunu ben mi çıkaracağım?!"

Bars ellerini iki yana açıp sırıttığında Dalya omuz silkti. Kollarını birbirine birleştirip olumsuz anlamda başını sallamıştı.

"Sen bilirsin, Hasta olabilir. Zaten durumu yeterince ciddi."

Bars konuştuğunda başını yere eğip odaya girdi. Olanları gözardı edip koltuğa oturduğumda Kağan konuşmuştu.

"Birazdan titremeye ve terlemeye başlayacak. Biliyorsun değil mi?"

Barsı suçlar gibi konuşmasının ardından bakışları beni buldu.

"Bir duş buna engel olamaz."

Başımı salladım. O sadece dikmemişti. Bara telefonunu çıkarıp konuşmaya başladığında konuştuğu kişinin Hasan olduğunu anlamıştık.

"Ne demek Şıra ulan! Benzemiyordu şerefsiz!"

Şıranın ne demek olduğu hakkında ufak bir fikrim bile yokken bir uyuşturucu çeşidi olduğunu tahmin edebilmiştim. Bars sinirle soluduktan sonra konuşmaya devam etti.

"Drenkrom..."

Birşeyleri yeni anlamış gibi mırıldandığında bağırdı.

"Drenkrom kattın değil mi ulan piç?!"

Duyduğu sesler onu memnun etmemişti. Telefonunu yere fırlatıp ayağa kalktıgında Kağan oda etrafında volta atıp küfürler ediyordu.

"Nasıl kurtulacağız ulan nasıl!?"

Kağan hiddetle bağırdığında artık Doğan için birşeyler yapılması gerektiğinden emindim. Tunahan konuşmaya başladığında biri onu susturana dek konuşmaya hazır gibi dizmişti kelimelerini.

"Drenkrom aldıysa yanında azraili gördü oğlum bu çocuk! Hala etkisi geçmemiş belli ki beyninde patlayan onca ışığı ve unicornları görüyor! Delireceğim."

Bars duvara yumruk attığında suratını bile buruşturmamıştı. Elini cebine atıp gözlerini kapattı. Olan biteni izlerken hala içimde tuttuğum vicdan azabı baş göstermişti. Doğandan sakladığım büyük sır kendini en tepelere çıkarmıştı. O, Dalyanın babası Serdarı Barsın öldürmediğini bilmiyordu. Bunu ona söylemeyi aklıma not edip gözlerimi kapattım. Zaman hızlı geçsin istiyordum. Doğan birkaç saat sonra zar zor kendine gelebilecekti. Barmenin önünden izinsiz aldığı uyuşturucu yüklü içecek X barın barmenlerinden birinin sorumluluğu altındaydı ve bu da direkt olarak Barsa bağlanıyordu. Tuna bir film koyup izlemeye başladığında sadece Kağan ona eşlik ediyordu. Dalya hala odadan çıkmamıştı. Bars oturduğum koltuğa gelip saçlarımı okşadıktan sonra iri bedenini koltuğa atmıştı. Başını koyduğu dizimi kasmayı bırakıp yüzünü incelemeye başladım. O kadar lanetin içinde o kadar güzeldi ki. Tüm dünyadan, evrenden herşeyin varlığı siliniyormuşta sadece o ve ben kalıyormuşuz gibi hissediyordum. Baş parmağımı alt dudağının üzerine bastırdığımda kısık gözleriyle suratımdan geçen duyguları birer birer izliyordu. Dizlerim üzerine yayılan simsiyah saçları okyanusun huzurunu veriyordu. Gözleri üzerine dizili koyu siyah kirpikleri saçlarını tamamlıyordu. Yorulduğunda dahada kızaran dudakları ve göz çevresi onu çok daha etkileyici yapıyordu. Eğilip onu öptüğümde onu her öptüğümde yaptığı gibi kaşlarını çatmıştı. Çünkü her seferinde bir şekilde veda ediyorduk. Bu sefer öyle olsun istemiyordum. Doğrulup elimden tuttuğunda onunla birlikte bende kalkmıştım. Evin çıkışına yöneldiğimizde hiçbirşey düşünmüyordum. Tunanın evinin önünde duran arabasını almak yerine belimi kavrayıp yürümeye başlamıştı. Büyük ihtimalle X bara gidiyorduk. Barın neredeyse tüm ışıkları kapanmış sadece tepedeki boks eldiveninin ışığı kalmıştı. İri kapıları birer birer açıp içeri geçtiğimizde etrafı saran iğrenç koku midemi bulandırmıştı. Burda kalmak istemiyordum. Gizli girişlerden birine girip Barsı beklemeden yol almaya başladığımda arkamda duyduğum sesler beni korkuya ve dehşete sürüklemişti. Barsın acı dolu sesi tüm Barda yankılanırken gözlerimden dökülen gözyaşlarıyla birlikte yukarı koştum. Yine birileri batmış, yine birşeyler altüst olmuştu...

SİYAHLI | Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin