Multimedya: simay
Kocaman iki valizle karşımda duran Göktuğu görünce sinir krizi geçirecektim.O ise karşımda sırıtıyordu. Sanki bir iki günlüğüne değilde bir kaç aylığına gelmiş gibi bir havası vardı. Ateş saçan gözlerimi üzerinden çektim ve geçmesi için geri çekildim. Yaklaştı yaklaştı. Saçlarımı karıştırarak
" delilere benzediğini daha önce söyleyen olmuş muydu sana "
dedi. Şey bir dakika ben daha yeni uyanmıştım değil mi. O böyle söyleyince aklıma büyükbabam geldi. O da sabahları beni tımarhane kaçkınım diye severdi. O kadar boş bırakıp gittin ki beni büyükbaba o kadar yalnız bıraktın ki beni.
Benim her şeyimdin. Senden başka kimse yoktu. Hiç kimsem yoktu. Beni seven kimse yoktu. Aileme dair tek sen vardın büyükbaba.
Yalnız hissettiğimde kollarının arasına alıp" ben varım yavrum yanlız değilsin hep yanında olacağım "
diyen sendin. Şimdi nerdesin büyükbaba?
Insanlarla anlaşamadığımı bildiğin halde arkadaş olmayı bilmediğimi bildiğin halde hala o suçluluk duygusunu üzerimden atmayı beceremediğimi bildiğin halde beni bırakıp gittin.
Söyle büyükbaba. Nerdeysen geleceğim. Seni çok özledim.Bunları düşünürken gözlerim bir noktaya takılı kalmış halde ağlıyordum. Göktuğ yanlış bir şey yaptığını düşündü ki
" toprak özür dilerim sadece şaka yaptım tamam deliye falan benzemiyorsun "
Dedi. Onun bu masumane tavrı beni gülümsetmişti.Valizleri görünce tekrar sinirlendim ve bir of çektim.
" göktuğ ne bunlar Allah aşkına tatile mi geldin? "
" Aaa toprak içinde kişisel malzemelerim var lütfen ama "
" yani ben kız halimle iki günlük yere bu kadar eşya götürmem sen gerçekten garipsin "
" öyle deme toprak şimdi Eee odamı göster bakalım"
Üst kata çıktık benim odamın yanında ki odanın kapısını araladım ve
" işte burası!"
dedim. Önce odaya sonra bana baktı. Evet ben iki katlı bir villada yaşıyordum ve evin 7 odası vardı. Oda sayısı oldukça fazlaydı ve benim tek misafirim simay oluyordu. O yüzden burada genelde simay kalırdı hatta kısaca onun zevkine göre döşenmiş bir odaydı. Ve simayın hayatında ki tek renk pembe ve tonlarıydı. Göktuğ haliyle şaşırmıştı.
" toprak küçük kardeşin falan var da benim mi haberim yok bu nasıl bir oda "
" burada genelde simay kalıyor ondan başka misafirim olmadığı içinde istediği gibi döşemesine müsaade etmiştim o kadar da kötü değil aslında "
" resmen bebek odası burası! Bu ne ya her şey pembe "
" göktuğ istemiyorsan kapı orda beni uğraştırma "
" tamam tamam "
" ha unutmadan beni rahatsız etme ve gürültü çıkarma "
" amma da misafirperversiniz sayın toprak Gökşen "
Cevap verme gereği duymadım ve odama doğru yürüdüm.
Heyecanlanıyorum ben bu adamın karşısında. Ve bundan nefret ediyorum.
O ise bunun farkına varmaması yetmiyor gibi benim dibime sokuluyor.
Ahhhh... Ne işi var şimdi bunun burda. Olur diyen dilimi Eşşek arıları soksun.
Iyice stres yapmıştım.
Hava almak iyi gelir diye düşündüm ve arka bahçede ki havuzun yanına gitmeye karar verdim. Temiz hava da kitap okursam belki daha iyi hissederdimAşağı inmek için odamdan çıktığımda Göktuğla karşılaştım.
" şey toprak ben acıktımda bir şeyler mi söylesek? "
" kendin söyle. Ben insanlarla yemek yemekten nefret ederim"
" nasıl yani?"
" tek başıma yemeyi tercih ederim yani"
Bir şey söylemeden tekrar odasına girdi. Bende bahçeye indim ve şezlonga uzanıp kitabımı açtım.
Ah gerçekten okudukça kendimi kaybediyordum. Kitaplar kadar sakinleştiririci etkisi olan bir şey bilmiyordum ben.
Beni dış dünyanın kasvetinden kurtarıp kendi eğlenceli dünyasına sürüklüyordu ve ben bundan inanılmaz bir haz alıyordum. Kafamı bir anlık gökyüzüne kaldırdım.
Düşündüm. Dakikalarca düşündüm. Yalnızdım. Ciddi anlamda Yalnızdım.
Simaydan başka kimsem yoktu şu dünyada. Simay da nereye kadar yanımda kalacaktı sanki?
Aşık olmuştum. Çocukluğumda ki en büyük destekçime...
Ama o da bunu görmüyordu.
Ben aşık olduğumdan nasıl bu kadar Emindim sahi?
Ya değilsem?
Ya boş yere Platonik bir aşk yaşıyorsam? Hayatta Gayesiz olmaktan nefret eden bir insandım ben. Ama bu aşkın sonu görünmüyordu ki.
Nereye kadar sürüp gidecekti bu hallerim ?
Düşüncelerimden sıyrılmama neden olan telefonumun ekranında SİMAY'IM
Yazısını görünce açtım." toprak!"
dedi ağzı kulaklarında
" efendim"
dedim oldukça soğuk bir üslupla.
" toprak yanına geleyim mi gece kalmak için amcamdan izin aldım"
" gel tabi "
" tamam o zman görüşürüz tatlım"
Görüşürüz diyecekken kafama dank etti. E göktuğ bende kalıyordu. Hemen toparlanıp.
" e şey simay "
" efendim canım ne oldu?"
" ya ben sana önemli bir şey söylemedim "
"ne oldu toprak kötü bir şey değil demi?"
"ya aslında kötü mü iyi mi bilemiyorum göktuğ evini ilaçlatmışta bende kalmak istedi bende uyku sersemiydim olur deyiverdim o da çıktı geldi şimdi evde "
Telefonun ucundan sevinç çığlığı koptu adeta
" neeeee!! Ay toprak birtanem bu çok güzel bir fırsat yani seni farketmesi adına. Bak sen beni dert etme keyfine bak. Bol şans "
Dedi ama ben konuşmak istiyordum.
" simay iyi hissetmiyorum o burdayken iyi hissetmiyorum. Kalbim onun için çarparken onun bana arkadaş gözüyle bakmasını hazmedemiyorum. Olmuyor simay sinirleniyorum. "
" toprak er ya Da geç farkedecek seni rahat ol lütfen "
" farketmiyor simay bana öyle bakmıyor işte "
" toprak buna mı canını sıkıyorsun şimdi?"
" ben kitap okumaya devam etsem iyi olacak "
Dedim ve kapattım. Tam kitaba yönelecekkem arkamdan yükselen
" toprak !? "
Sesiyle çivi gibi çakıldım. Hayır hayır olamaz. Bu olmamalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Hayalim
RomanceAnnesinin katili küçük bir kız çocuğu... Tek sığınağı olan insanın izini yıllar önce kaybedince kendisine aşılmaz kaleler ördü. Yılların eskitemediği bir aşk hikayesi... Hatırlanmayan cinayetin perde arkası... Ve Toprağ'ı bekleyen yeni bir dünya...