Göktuğun sıcak eli dudaklarımı kapatmışken nasıl hissedeceğimi şaşırmıştım. Heyecan? Korku? Kırgınlık? Ne hissedeceğimi bilmiyordum ama korkmuştum orası kesin. Ne yapıyordu bu salak? Böyle beni korkutmalar falan. Sakin ol toprak. Şimdi okkalı bir tokat atacaksın ve onu bu evden de kalbinden de kovacaksın. Yetti canım. Bir geceye bu kadar olay fazlaydı. Hiç adetim olmadığı halde abartılı giyinip kulübe gittim hiç tatmadığım halde içki tatmak istedim hayatımda hiç bir zaman kalabalık içinde rezil olmamışken simay sağolsun rezil oldum kaldırımların üstüne diz çöküp burnumu çeke çeke ağladım toygar hoca ayrı bir muamma bir de eve geliyorum göktuğ ağzımı kapatıyor. Yeter!
Ben bunları düşünüyorum ama Göktuğun eli hala dudaklarımın üzerinde beni kapıyla arasına sıkıştırmış durumda. Korkulu gözlerimi kısarak bakmaya başladım ondan iğreniyormuşum gibi... Ve beni sıkıştırdığı yerden bir çırpıda kurtuldum. Sinirden gözüm dönmüştü. Ne haddineydi yahu? Ne haddine!
Işığı açmak için yeltendim ama yine müsaade etmedi.
" sen! Ne yapıyorsun Allah aşkına! "
" toprak sakin ol. Konuşmak istiyorum"
" ne ya ne!? Ne konuşacağım ben seninle? Bu tavırlarının bir açıklaması umut ediyorum ki vardır. Sen kendini ne sanıyorsun da bana bu kadar yakın durup elinle ağzımı kapatıyorsun! Ayrıca odamda ne işin var! Amacın ne göktuğ! "
" sakin ol dedim sana "
" olmayacağım sakin falan olmayacağım! Kendini ne sandığını bana söyle! Kimsin sen ya kimsin kimsin! "
Sinirden iyice çıldırma noktasına gelmiştim ve elime geçen her şeyi kırıyordum.
" toprak sakin... Toprak kırma,toprak dur, toprak... Toprak dur dedim sana kes şunu!"
Yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Deliriyor muydum ben? Bu kadar sinirli olmamın sebebi neydi? Yalnızlık bu kadar mı zoruma gidiyordu benim? Kendimi kaybedecek kadar...?
Göktuğ beni kucağına aldı ve yatağa oturttu. Ardından ışığı açıp karşıma oturdu. Uzun süre ağlayan ve rezil halde olan bana baktı. Utanıyordum onun karşısında bu durumda olmaktan utanıyordum. Niye böyle ani bir tepki verip etrafı kırıp dökmüştüm ki? Kafamı zar zor kaldırıp onun yosun yeşili gözlerine baktım. Ah bu adam... Bu adam neden bu kadar yakışıklı. Ondan vazgeçmem daha çok zorlaşıyor. Tahammül sınırlarım iyiden iyiye aşıldı. Ellerimi tuttu. Biraz daha yaklaştı. Hayır ama... Bu kadar yakın olma bana göktuğ. Bu kadar olma. Nefesini hissediyorum resmen ve bu beni daha çok zorluyor.
" toprak. Sakin ol ve beni dinle "
Kafamı sallamakla yetindim çünkü ağlama krizim daha yeni yavaşlarken sesimin nasıl bir tonda olacağını kestiremiyordum.
" bak toprak. Sen benim için bu evrende ki herkesten ve her şeyden daha değerlisin. Senin nasıl bir insan olduğunu çok çok iyi biliyordum. Sadece bana olan hislerini bilmiyordum. Duyunca açıkçası çok şaşırdım. Çünkü sana çocukluğumdan bu yana zaten aşıktım.!"
Bir saniye. Ne dedi bu adam yanlış duymuyorum değil mi? Aşıkmış? Bana hemde. O zman niye dilara gibi bir sevgilisi vardı. Madem vardı beni görünce niye ayrılmadı? Niye? Kafam oldukça karışmıştı. Soru dolu gözlerle bakmaya devam ettim.
" evet. Biliyorum şaşırdın. Belki yalan söylediğimi düşünüyorsun ama gerçek olan şey bu. Ben sana zaten aşıktım. Dilara ise bu işin bir parçasıydı. Toprak sen o kadar sert duvarlar örmüşsün ki hayatına sana ulaşmak dışarıdan biri için çok zor. Söylesene karşına çıkıp seni sevdiğimi söylesem beni hemen kabul eder miydin? Yada ben senin hislerini bilsem böyle oyunlara ihtiyaç duyar mıydım? Dediğim gibi Ben senin bana olan hislerini bilmiyordum. Bu yüzden seni kendime aşık etmek istedim. Sana kendimi farkettirmek istedim. Bu yüzden dilarayla sevgili rolü yaptık. Ayrıldım dedim ama sende hiç bir sevinç belirtisi göremedim. Dilarayı evine gönderdim ama ona da normal toprak gibi bir tepki vermişsin. Belki sana daha yakın olursam farkıma varırsın dedim ve evine misafir olmak istedim. Simay la olan konuşmalarını duyunca bir an ne yapacağımı şaşırdım. Ve son kez emin olmak istedim. Beni gerçekten sevip sevmediğini anlamak için sana son kez bir şey yapmak istedim. Sana yaklaştım. O an kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Zor da olsa
"Üzgünüm "
Dedim ve gittim. O lafımdan sonra ki hareketin benim için çok önemliydi. Beni seviyorsan hiç yapmadığın şeyleri yapardın. Çünkü sen reddedilmeye alışık bir kız değilsin. Ama sevmiyorsan umursamaz kaldığın gibi devam ederdin. Yada bir açıklama yapardın yanlış anladığıma dair. Ama sen ilk dediğim gibi yapmadığın şeyleri yapmaya kalkıştın. Bu yüzden beni sevdiğine artık inanıyorum, ve inan ki bende seni seviyorum. "
Aptallaşmış bir surat ifadesiyle Göktuğun sözlerine konsantre olmuştum. Beni sevdiğini söylüyordu. Ama ben tepki veremiyordum. Niye? Niye böyle oldum şimdi. Boynuna atlamam falan lazım ama ben niye yapamıyorum.
" göktuğ.. Ben... "
" bir şey söylemene gerek yok toprak. Şu an ki tepkisizliğini de anlıyorum ben. Bu yüzden bir duş al ve yatağına geçip uyu. Iyi hissettiğin zman tekrar konuşuruz. "
Kafamı salladım. Göktuğ yaklaştı alnıma sıcak bir öpücük bıraktı. Vücudum alev aldı birden. Bu çocuğa kaç defa söyleyecektim benden uzak dur diye. Ölüyorum burda haberi yok. Ben orda öyle tepkisizce oturmaya devam ederken o etrafta ki kırıkları topladı süpürdü ve çıkıp gitti.
Aynaya baktım. Uzun uzun baktım. Ben niye işleri zora sürüyordum ki? Niye? Evet Göktuğu seviyorum. Bundan eminim çünkü bir tek onun karşısında kalp ritmim bozuluyordu. Kalktım duş aldım. Mavi kedili pijamalarımı giydim saçlarımı kuruttum. Yastığımı kucağıma alıp Göktuğun kapısını çaldım. Ses gelmeyince girdim. Uyuyordu. Pembe nevresimlerin içinde oldukça komik görünüyordu bana kızmakta haklıydı aslında. Uyandırmamaya dikkat ederek yanına kıvrıldım. Bir süre sonra üzerinde ki ince pikeyi benimle paylaşıp üzerime örttü elini de belime doladı. Kalp atışlarımın ne kadar deli attığını söylememe lüzum yok herhalde. Boynuma doğru yaklaştı ve o Uykulu sesiyle
" teşekkür ederim yanıma geldiğin için. Şimdi heyecanlanma ve uykunun tadını almaya bak "
Dedi. İçimi bir huzur kaplamıştı. tarifi mümkün değil. Sesimi çıkarmak istemedim. Ve dediğini yaparak uykunun o huzurlu kollarına bıraktım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Hayalim
RomantikAnnesinin katili küçük bir kız çocuğu... Tek sığınağı olan insanın izini yıllar önce kaybedince kendisine aşılmaz kaleler ördü. Yılların eskitemediği bir aşk hikayesi... Hatırlanmayan cinayetin perde arkası... Ve Toprağ'ı bekleyen yeni bir dünya...