Bölüm 10

63 10 5
                                    


Sıcaklar oldukça bunaltıyordu beni Göktuğ ile bir haftadır çok iyiydik. Anlamadığım ama keyif aldığım bir dünyanın içinde bulmuştum kendimi. Onun yanında o kadar mutlu hissediyordum ki bunun tarifi yoktu.

O günden sonra Göktuğ artık beraber yaşamamızın bir sorun teşkil etmediğini ve benden bir dakika bile ayrı kalmaya tahammülü olmadığını dile getirmişti ama ben onu geçiştirerek bu konu üzerinde biraz düşünmek istemiştim.

Evet biliyorum onunlayken çok mutluyum ama bu benim son senem. Yani zorlu bir maraton beni bekliyor. KPSS denen illeti geçemezsem ne yapacağımı bilmiyorum. Bu yüzden sıkı sıkı ders çalışmam lazımdı. Göktuğ ise buna büyük bir engeldi. Kalbim onunla olmayı istiyor olsa da aklım buna müsaade etmiyordu. Ve ben aklımı dinlemek zorundaydım. Çünkü büyükbabamın bıraktığı servet elbet bir gün bitecekti. Gerçi şehir merkezinde 5 adet 40 daireden oluşan apartmanlarımız vardı. Ve hepsine kalıcı kiracılar yerleştirilmişti. Her dairen elime geçen aylık miktar oldukça büyük meblalar ediyordu. Ayrıca bir tatil köyümüz vardı. Ara sıra giderdik. Ordan da büyük paralar elime geçiyordu. Hele de şu sıralar. Büyükbabam beyin cerrahı idi. Ama emekli olmuştu. Artık başkalarının hayatlarını riske atamayacak kadar yaşlandığını düşünmüş ve kendisini kitaplara adamıştı.

Şimdi rahat bir hayatım böyle lüks bir evim varsa her şeyi ona borçluydum. Bana da üniversiteyi tercih edeceğim zaman çok iyi bölümler geliyordu. Hukuk, psikoloji,pdr gibi. Ama ben bu mesleklerde mutlu olamayacağımı biliyordum. Kendimi bir avukat olarak hayal etmiştim. Asla yalan söylemeyi sevmezdim. Ama yalan bu meslek sahiplerinin kolayca başvurabileceği bir kavramdı. Kendimi psikolog olarak hayal etmiştim ama oldu olası hastane ortamlarından nefret ettiğimi düşünerek vazgeçtim. Pdr yi düşündüm ama bir okulda zorunlu olarak derse girmedikten sonra öğretmen olmanın ne anlamı olacaktı ki?

Ben zorunlu olarak derse giren bir öğretmen olmak istiyordum. Mükemmel öğrenciler yetiştirmek ve onları hayatla ben tanıştırmak istiyordum. Kimse hayatla benim gibi karşılaşsın istemiyordum. Bu yaşıma kadar suçluluk duygusuyla büyümüştüm. Annesinin katili...

Düşündükçe başıma istemeyeceğim kadar sancılı ağrılar saplanıyordu. Aslında güzel bir tatile ihtiyacım vardı. Son zamanlarda oldukça yıpranmıştım. Göktuğ'u aradı gözlerim. Bahçede hararetli bir telefon görüşmesinin ortasındaydı. Bölmek istemedim. Bekledim. Ama iyiden iyiye sinirleniyordu. O yeşil gözleri iyice koyulaşmış gibiydi. Net göremiyordum. Ama elinde ki telefonu yere fırlayıp bulduğu ilk yere oturunca kötü bir şey olduğunu düşünüp yanına koştum

" Göktuğ? Ne oldu? Bu ne hal? "

Art arda sorduğum sorular üzerine yüzüme gözlerini dikmiş ve anlamadığım bir ifadeyle bakıyordu. Bu böyle baktıkça iyiden iyiye telaşlanıyordum. Soru dolu bakışlarla bakmaya devam edince ağzından bir kaç kelime dökülüvermişti.

" Toprak bu duyacağın şey seni pek mutlu etmeyebilir ama istediğim dahilinde gerçekleşmeyen bir konu olduğunu önceden belirtmek istiyorum"

" peki söyle "

" babam İngiltere de kurup büyüttüğü tekstil firmasını daha da büyütmek istiyor. "

" e ne var bunda? bu güzel bir haber işleri iyi gittiği için sevinmeliyiz"

" durum şu ki Türkiye de açmak istediği şirketi benim yönetmemi istiyor. "

Bir an düşündüm. Iyi peki yönetsin ama nasıl?

" ama Göktuğ bu öyle sıradan bir iş değil ki. Sen öğretmenlik okurken nasıl hiç bilmediğin bir alanda yöneticilik yapacaksın? "

" işin kötü yanı da bu işte. Malesef ki ben bunun için özel olarak eğitim aldım. Lise hayatım boyunca babamla alışmam adına toplantılara da katıldım. Herkes benim bu camiaya adım atmamı bekliyordu. Fakat ben daha basit ve sıradan bir hayatı arzuluyordum. Az para az insan çok huzur. "

İlk HayalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin