Göktuğ karşımdaydı. Evet. Küstah küstah karşıma gelmişti. Beni dakikalar içerisinde yakıp kavuran, Toygar'la aynı ortamda bulunmama sebep olan varlık karşımda duruyordu.
"Sen.. "
Dedim gözlerimi kısıp alaylı bir edaya bürünmeye çalışarak.
" sen... Ne hakla kapımdasın!"
" Toprak. Bak beni dinlemek zorundasın her şeyin bir açıklaması var. "
Sustum... Ölüm sessizliği sahnesini devreye sokmuştum işte. Neyse açıklaması ağzından çıkacak olan her kelimeyi dinleyip ona göre nefesimi harcayacaktım.
" dinliyorum. "
" içerde konuşalım mı Toprak? "
Bir adım geriye atmadım. Ne bu cüret? Olduğum yerde dikilmeye devam ettim. Sorusunu yenilenince dişlerimin arasından kendimi zar zor tuttuğumu belli edercesine " dinliyorum! " dedim.
Nefesini düzene soktuktan sonra cebinden telefonu çıkarıp suratıma dayadı.
" bak o hoca sıfatını taşıyan şerefsiz bana ne gönderdi! "
Gözlerimin dibine sokulan telefonun mesaj bölümünde Toygar dizlerinde uyurken bir fotoğrafımı çekmiş ve altına "kaybettin!" Diye de not düşmüştü.
" Sen nasıl o adamın dizlerinde uyursun ha?! Beni dinlemeden etmeden etmeden kendini başka kollara atarsın! Nasıl Toprak nasıl? Bu şuursuzluğu nasıl yaptın? Bu muydu sevgin, hasretin, bana olan duyguların. Bu muydu! Nasıl Ingiltereden buraya geldim haberin var mı!? "
Gözlerim hala kısık vaziyette karşımda küçülüşünü izliyordum.
" ne oldu? Ilk geceni mi yaşatamadım sana? "
" ya sen beni tanımıyor musun Allah aşkına! Ben senden başkasına bakar mıyım?! O sadece kağıt üzerinde olan bir anlaşma. Evlilik bile denmez. Kadını bir iki defa gördüm sadece. Şirketlerimizin birleşmesi için bir yöntem. Hepsi bu.!"
Etkilenmiş miydim? Tabiki hayır! Ah hepsi bir oyunmuş nasıl olsa canım sevgilim deyip boynuna atlayacak Halim yok. Gazetelere dergilere ilk çıkan fotoğrafı evlilik olmuştu. Ve o gelin ben değildim. Bunun hazmedilir bir yanı mı vardı? Sineye mi çekmeli? Elbette ki hayır. O benim ilkimdi... Ilk hayalim, ilk erkeğim, ilk kalp çarpıntımdı. Şimdi onun evlilik haberini nasıl görmezden gelirdim? Karşımda amansız çırpınışlarla anlatmaya devam eden Göktuğun dediği şeyleri duymaz olmuştum.
"...... Yani anlayacağın o kızla aramda özel bir iş yok kağıt üzerinde olan evlilikte sonlanacak. "
" git. "
" ne demek git Toprak? "
" kalbini kırmak istemiyorum.git. "
suratına çarpan kapının şokuyla kalakalmıştır umarım. Parmaklarımı saçlarımın arasına yerleştirip ağlamamak için direniyordum. ' tamam Toprak. Geçti.... Geçti... ' diye kendi kendimi teselli ediyordum.
Ama bir türlü ağlama isteğimi geri gönderemiyordum. Benim sınava çalışmam gerekiyordu. Takvimim 20 Şubat'ı gösteriyordu. Bu da sınavıma 6 ay kadar bir zaman kaldığını gösteriyordu. Nefret ediyordum her şeyden. Hayat neden bu kadar üstüme geliyor benim? Annemi ben öldürdüm. Babam beni terk etti. Zaten kim annesinin ölümüne sebep olan birini özler ki. Büyükbabam kalmıştı. O da bıraktı gitti beni. Neden ya neden? Neden tekim. Her güvendiğim dal beni denize mi bırakacak bu hayatta?
Bunalmıştım. İçimde gezinden kara bulutların haddi hesabı yoktu. Yalnızlığıma ek bir de kalp sancısı çekmeye başlamıştım. Göktuğ ile en son çok güzel bir yaz tatili geçirmiştik. Onu ingiltereye kendi ellerimle göndermiştim. Üzerinden 6 ay geçmişti. Evet 6 aydır başka ülkede nefes alıp veriyordu ve bir kez olsun yanıma gelmemişti. Fakat hep konuşuyorduk. Iyiydik.... Mutluyduk... Geleceği günü sayıp duruyorduk liseli çocuklar gibi. Kim tahmin eder ki başka biriyle evlilik haberini okuyacağımı?
Şimdi onu affetmek için sebebim bile yok. Evet bir Toygar'ın mesajı için kalkıp kapıma kadar geldi. Bu darbeyi kaldıracak kadar gücüm var mıydı kestiremiyordum. Benim bana iyi gelen insanlara ihtiyacım vardı. Böyle bir hayata değil. Böyle insanlara ise hiç hiç değil.
Kapım tekrar çalmaya başladı. Bu sefer kapıma tek kaldığımdan dolayı diktiğim korumam çalıyordu. Açtım ve ' ne oldu ' bakışı attım.
" Toprak hanım rahatsız ettiğim için üzgünüm bunlar apartmandan topladığım kira paraları. Ve bir şey daha... "
" ...? "
" kapının önünde ki adam saatlerdir zorluk çıkarıyor. Arka bahçe kapısını açmam gerektiğini bunun sizin iyiliğiniz için olduğunu söylüyor fakat izniniz dahilinde hareket etmek istemedim. "
" bu mahalleden uzaklaştırır onu. "
Daha fazla takatim kalmamıştı Göktuğun masallarını dinlemeye.
Aradan bir hafa geçmişti. Bu süreçte Simay'ı dahi yanımda istemiyordum. Yalnız kalıp böyle devam etmek istiyordum. Göktuğ ise her gün bir köpek misali kapımda havlıyordu.
Kitaplardan kafamı kaldırıp mutfağa yöneldim. Kendime bir sandiviç yapıp televizyonu açtım. Kötü olan şeyleri düşünmemeye çalışıyordum. En azından sağlıklıyım güvendeyim rahat bir evim ve param var dersler iyi gidiyor diye düşünerek vücudumun her zerresinin muhtaç olduğu pozitif enerjiyi aşılamaya çalışıyorum.
Birden yan tarafımda ki boydan boya kaplı bahçeye açılan cam kapı kırıldı. Ama bu öyle bir kırılmaydı ki bana geçmişi anımsattı. Beynimde belli belirsiz görüntüler belirmeye başladı.
Annem...
Oyun oynayan ben...Ahhhh.... Bunlar da nesiydi? Ben annemin ölümünü falan hatırlamıyordum. Hatta yıllarca neden katil damgası yediğimi bile bilmiyordum. Ama bu görüntüler o güne aitti.
Bir makina sesi...
Gülen annem..
Elimde Demir bir oyuncak....Ahhhhh..... Daha fazla dayanamayıp gerçek dünyaya dönmeye çalıştım. Cam kırıklarının arasından iri kıyım bir adam bana doğru yürüyordu. Nefesimi tutmuş beynimin bana gösterdiği görüntülerle zaten zor durumdayken bir de tanımadığım oldukça korkunç bir adam bana doğru yaklaşıyordu.
" merhaba Gökşen! "
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Hayalim
RomanceAnnesinin katili küçük bir kız çocuğu... Tek sığınağı olan insanın izini yıllar önce kaybedince kendisine aşılmaz kaleler ördü. Yılların eskitemediği bir aşk hikayesi... Hatırlanmayan cinayetin perde arkası... Ve Toprağ'ı bekleyen yeni bir dünya...