Bölüm 4

67 24 0
                                    

Evet bu oydu. Ve şimdi en sevdiğim dersimin hocası olmuştu. Ne tepki vereceğimi bilemedim bir an. Yutkundum. Daha fazla o durumda kalmak istemeyip hemen toparlandım. Tam konuşacakken o benden önce davrandı.

" sen... Bu olay tanıdık geldi sanki "

" a evet hocam turnikelerin orda da aynı olay cereyan etmişti. "

" sanırım çok sakar birisin.... "

Derken ismimi bilmediğini belirtti

" Toprak. Toprak Gökşen hocam. Aslında sakar değilimdir kafam yoğun olduğu zamanlar böyle oluyorum "

" anlıyorum "

dedi ve sınıftan çıktı. Sakar mı? Bunun sakarlıkla ne alakası var Allah aşkına. Sadece dalgındım. Sinirlerim yeterince gergindi zaten bir de bu çıktı. Üstüne düşmenin yersiz olacağı kanaatine vararak beni bekleyen simayın koluna girdim.

" toprak kantine gidelim mi "

" ne yapacağız kantinde Allah aşkına simay. "

" maksat kafan dağılsın bir şeyler içer kalkarız hadi "

" peki madem "

Kantine girdiğimizde gördüğüm manzara karşısında kafam karıştı. Dilara ve göktuğ aynı masada oturuyorlardı. Ama kafamı karıştıran nokta dilaranın yanında başka bir erkek Göktuğun yanında başka bir kız oluşu ve oldukça samimi görünen bu ikililerin bundan rahatsız olmayışları. Simayı dürttüm

" şunlara bak "
" aa göktuğ değil mi o?Gel bi selam verelim. "

Saçmalama simay dememe kalmadan kendimi masanın başında buldum. Göktuğ beni görünce hemen kollarını açıp sarılma pozisyonuna geçmişti ki

" sakın !"

dememle durdu.

" çok yabanisin toprak ya altı üstü selamlaşacaktım"

dedi bozulmuş suratıyla. Ne selamlaşması Allah aşkına göktuğ ya. Ne selamlaşması. Ben sana burda abayı yakmışken sen bana askerlik arkadaşı muamelesi yapıyorsun.
İç sesimi bastırarak

" yakın temastan hoşlanmıyorum bilirsin "

dedim. Oturmamız için yer açmışlardı ama onların yanında tabiki oturmak falan istemiyordum. Simayı çekiştirerek

" konuşmamız gereken şeyler var biliyorsun simay "
dedim. Sinirlendiğimi anlamış olacak ki

" ah evet derslerle ilgili konuşmamız gereken şeyler var siz keyfinize bakın "

dedi. Israrlara rağmen başka bir masaya geçip oturmayı başarmıştık ve sakin olmaya çalışarak

" simay bak tüm hislerimi bilmene rağmen böyle davranmanı istemiyorum onun yanında olmak benim canımı yakıyor. Bu yüzden sürekli yanlarına gidip durma hele de beni bir daha sürükleme "

Ikazım oldukça sert olmuştu anlaşılan.
Simay başını suçlu edasıyla öne eğmişti. Ama hayır. Ona bu konuda taviz vermemeliydim. Yoksa bu tarz durumlarla daha sık karşılaşacaktım.

" peki toprak özür dilerim "

Elini tuttum.

" canım yanmasa sana böyle çıkışmam bilirsin "

dedim. Oda gülümsedi

" o zaman kahveler benden"

*********
Eve geldiğimde saat 6 olmuştu. Simayla biraz hava almak iyi gelmişti. Yuvarlak kırmızı yatağıma kendimi bıraktım. Ve tavana bakmaya başladım. Hayatta ne diye yaşıyordum? En sevdiğim insanlar yoktu. Göktuğ benim değildi. Simay da bir yere kadar. Ailem yoktu benim. Akrabalarım hala benim katil olduğumu düşündüklerinden kimseyle konuşmuyordum. Açıkçası ne kadar akrabam var hayal meyal hatırlıyordum. Ne yapacaktım şimdi ben. Okulunda bitmesine az kalmıştı. Amacım neydi? Hayatta bir adama aşık olmuştum oda bana resmen kanka muhabbeti yapıyordu. Onun gözünde bir kız değildim. Sadece dosttum. Platonik aşkımdan vazgeçmeli ve derslere yoğunlaşmalıydım. Derin nefesler alıp kitaplarımı karıştırmaya başladım. Ah ne güzel beyitlerdi bunlar. Hepsi birbirinden erişilmez. Evet bir okumaya anlamıyordum ama üzerinde uğraştıkça anlıyor anladıkça daha çok kaptırıyordum kendimi. Alışkanlık olmuş olacak ki takıldığım bir beyit üzerine emirgan hoca yı aramıştım.

İlk HayalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin