Bölüm 13

31 7 3
                                    

GÖKTUĞ

Ingiltere'ye geldiğim günden beri Toprağın yokluğunu hissediyordum. Halbuki ona bu kadar geç kavuşmuşken ayrılmayı haketmiyordum. Onun zümrüt yeşili gözlerine bakıp bakıp doyamadığım günler burnumda tütüyordu. Bu bir yıl nasıl geçecek şimdi hiç bir fikrim yok. Ara sıra kaçamak yapsam diyorum ama mümkün değil o kadar büyük işler üzerine çalışıyoruz ki en ufak bir hata da şirketimiz büyük zarar alacak.

Ayrıca doğrusunu söylemek gerekirse baya unutmuşum burda işlerin nasıl döndüğünü. Sadece çıkar odaklı çalışıyor herkes. Önemli olan tek şey şirketin ayakta durması ve gücüne güç katılması.

Bu yüzden Türkiye'de de bir şirket açma fikri doğmuş. Ne kadar çok yerde adımızı duyurursak o kadar güçlü olacağız düşüncesi işte. Babam bu şirketin başına oldukça emek vererek geçmiş bir insandı. Asla pes etmemiş her soruna bir çözüm bulmuş ve şu an ki gücün esas etkeni haline gelmişti.

Asla gaddar değildi. Çalışanlara hep güler yüzle davranır fakat asla duygusal yaklaşmazdı. Acıma duygusu yoktu kimseye karşı. Çünkü onun için bu şirket büyük bir önem arz ediyor ve zayıflıklara asla göz yummuyordu. Belki de bu sayede şu an bu kadar prestij sahibi bir iş adamı olmuştu.

Doğrusu onları özlemişim. Annem beni gördüğü ilk günden beri öpüp kokluyor. Bir daha bu kadar özletme kendini deyip duruyor. Ona Topraktan da bahsettim. Kıskanacağı hiç aklıma gelmemişti ama sanırım kıskanmıştı. Kendimi çok kaptırmaman gerektiğini her koşulda arkamda olacağını benim en iyisini bileceğimi söylemişti.

Evet ben en iyisini biliyordum ve en iyisi Topraktı!

〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰

Babamın bugün şirkette hiç tadı yoktu. Ne olduğunu defalarca sormama rağmen bir cevap alamamıştım. Üstüne düşmemeye karar verip yoğun olan eğitim programıma devam ettim. Akşam eve geçtiğimizde oldukça büyük ve muhteşem bir manzaraya sahip olan odama çıktım. Üzerimdekilerden kurtulup ılık bir duş aldım. Evet Toprağı bugün hiç aramamıştım. O kadar yoğundum ki arama işini şimdiye ertelemek zorunda kalmıştım

Sessizde olan telefonumu elime aldım. Ve hızlı aramada olan " HAYAT SUYUM ". Ismini tuşladım. Çaldı çaldı... Açan olmayınca müsait değil herhalde dedim. Saat farkını da hesaba katmam gerekiyordu çünkü. Ardından mesaj geldi.

" şu an konuşamayacağım mesajlaşabiliriz"

" ne yapıyorsun güzelim. Bu gün Arayamadım gerçekten çok yoğundum özür dilerim. "

" seni özledim. "

Gelen bu mesaj içimi yakmıştı. Ah bilmiyor muydum beni özlediğini... Bende onu özlüyordum hemde oldukça fazla... Onun kokusunu o kadar çok arzuluyordum ki tarifi yok. Bir yanım git Göktuğ beş dakika bile olsa git ve onu gör kokusunu o dolgun dudaklarını güzel gözlerini aklına tekrar kazı ve gel diyordu. Ama diğer yanım ise bunların imkansızlığını hatırlatıp duruyordu. Vakit kaybetmeden cevap yazdım.

" bende seni özledim sevdiğim hemde çok. "

" zaman sensiz geçmiyor "

" burda da öyle. O kadar yoruluyorum ki seninle konuşmayı hep iple çekiyorum. Ama sayılı gün çabuk geçer güzelim. Sen sadece beni bekle. "

Ona olan aşkım her gün artıyordu. Araya özlem girince daha başka bir hal alıyordu. Bu kız bana ne yapmıştı böyle? 5 yaşındayken evet daha 5 yaşındayken aklımı başımdan almıştı. Kader bizi ayırmış gibi görünse de tekrar birbirimize bağlamıştı.
Onu asla kaybetmeyecektim ve bu özleminde Elbet bir sonu vardı.

〰〰〰〰〰〰〰
Kapımı usulca tıklatan babama bakarak

" gel baba "

Dedim. Oldukça çekimser bir halde önümde ki kırmızı deri koltuklara oturdu. Sanırım bir derdi vardı. Merakla anlatmasını bekledim. Soru dolu bakışlarıma dayanamayarak dökülmeye başladı.

" Göktuğ. Annenden öğrendiğim kadarıyla Türkiye'de bir kız arkadaşın varmış. "

Allah Allah dedim içimden yoksa evlenin falan mı diyecekti bir an heyecanla dolup taşmıştım babamın böyle bir konuda benimle konuşuyor olması oldukça garip bir durumdu.

" evet baba hatırlıyor musun çocukluk arkadaşım Toprak. Benim hayata tutunmamı varlığıyla sağlayan insan. İşte o benim kız arkadaşım. "

" demek öyle. Onu çok mu seviyorsun? "

" bu nasıl soru? Elbette ki çok seviyorum. "

" peki o da seni seviyor mu? "

" seviyor. Ama ne demek istediğini anlamadım baba. Biraz daha açık konuşur musun? "

" bak oğlum. Senin hayatına bu zmana kadar hiç müdahale etmedim. Senin kararlarına saygı duydum. Türkiye de kalmak istedin izin verdim. Seni evet buraya çağırdım ama temelli değil. Yine Türkiye de kalacaksın. Bu sadece bir eğitim süreci. Ama şu an sana gerçekten ihtiyacım var. "

" ihtiyacın mı var? Zaten Burdayım baba ne ihtiyacın varsa hemen söyle."

" oğlum. Anlaşma yapmak istediğimiz Doğanlar tekstil firmasını biliyorsun. Fakat adamlara bir türlü uzlaşma sağlayamadık. Öğrendiğim kadarıyla şirket sahibi Kemal Doğanlar'ın bir kızı varmış. Adı Naz. Adamı sadece o ikna edebilir. Ama Naz'da öyle kolay bir insana benzemiyor anladığım kadarıyla. Fakat öğrendiğim daha ilginç bir durum var. Sen ingiltereye geldiğinden beri bu kızın sana ilgisi varmış. Sanırım sürekli aynı Cafe'ye gidiyormuşsunuz. Seni araştırmış. Ama elbette ki ilk adımı atma gibi bir düşüncesi yokmuş. Senden ricam ise bu kızla onların açısından gerçek, bizim açımızdan formalite bir evlilik yapman. Sadece işleri bağlayana kadar. Emin ol ben bu işi bağladıktan sonra sen Naz'la ayrılsan bile onlar bizden bağlarını koparamayacaklar. "

Duyduğum bir kelimeyi sindirmeden diğer bir kelime geliyordu. Toprağı bırakıp nasıl başkasıyla evleneyim. Hem kızın duygularıyla oynamış olmayı da asla istemem. Sırf iş için bile olsa bu saçmalıktan öte değildi. Babam ise yalvaran bakışlarla karşımdaydı. Onu öylece görünce sadece

" düşüneceğim"

Diyebildim.

İlk HayalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin