30. Bölüm

5K 360 176
                                    

"Hastanızın durumu oldukça iyi ve-" 

"Uyandı mı? Luhan?!" Doktorun Luhan'ın odasından gülerek çıkmasının ardında ne demek üzere olduğunu umursamadan kendimi içeri atmıştım. Gider gitmez sırtını yatak başlığına yaslamış bedeni kollarımın arasına almıştım sıkıca.

"Luhan iyi misin?" Benim arkamdan diğer çocuklar da odaya girdiğinde hala bir cevap vermemişti. Konuşmuyordu, Tanrım yoksa artık konuşamayacak mıydı? Böyle olaylar olabiliyordu. Ciddi bir kaza ve sonrasında duyu kaybı... Ardından aklıma gelen farklı düşünceyle içime bir şey yerleşmişti ve oldukça ağırdı.

"Bizi hatırlamıyor! Hafızasını kaybetmiş! Tanrım hatırlamıyor!" Saçlarını okşadığım sırada beni ittirmeye çalışıyordu. Benim Luhan'ım hiçbir zaman beni itmezdi. Artık beni, bizi hatırlamıyordu. Ama şu noktada onun yaşaması önemliydi. Daha kötüsü de olabilirdi.

"Sehun biraz daha sıkarsan kaburgalarım da kırılacak."

"Geçecek, her şeyi birlikte aşacağız, hafızan da yerine gele- Ne?"

"Bırak çocuğu bayıltacaksın tekrardan." Yixing'in enseme yapışıp beni uzaklaştırmasıyla biraz olsun bir şeyleri anlıyor gibiydim. Yani en azından adımı hatırlıyordu.

"İyisin değil mi?" Jongin'in sorusu üzerine sinirlenmiştim. Çok üstüne gidiyorlardı Luhan'ın, daha yeni uyanmıştı ama hemen soru yağmuruna tutmuşlardı.

"Bilmiyorum. Bir şey hissedip hissetmediğimden emin değilim."

"Hissizlik hastalığı! Sorun değil bunu da atlatabiliriz. En iyi doktorlara gideriz!" Sargılı kolunu acıtmamaya çalışarak ona yeniden sarılmıştım.

"Sehun rahat bırak Luhan'ı." Bu sefer de Wufan engel olmuştu sevgimizi yeniden yaşamamıza.

"Oldukça iyi görünüyorsunuz." Az önceki doktor yanında üniformalı biriyle girince kaşlarımı çatmıştım.

"Eğer durumunuz biraz daha iyiyse ifade verebilir misiniz?"

"Daha yeni uyandı! Bu ne kabalık!"

"Sorun değil Sehun. Tabii ki yardımcı olmayı çok isterim." Sanki ağır bir kazadan, ağır yara almadan kurtulmayı başarabilen kişi o değilmiş gayet net bir şekilde cevap verdiğimde sinirlenmiştim. Dinlenmesi gerekiyordu. Onu kollarımda dinlendirmem, yaralarını sarmam gerekiyordu.

"Yaptığımız soruşturma sonucu silahlı bir saldırganın sizi kaçırmaya teşebbüs ettiği ve yaraladığı sonucuna ulaştık."

"O... O nerede?" Luhan'ın gözündeki korkuyu görünce o adamı kendi ellerimle öldürmek istemiştim. Sesinin titremesi bile bana acı veriyordu. Onun başına böyle bir şey gelmesine nasıl izin verirdim ben?

"Silah taşıması ve arabanızın kara kutusunu incelememiz sonucunda hastanede gözaltına alındı. Kendine geldiğinde soruşturup gerekeni yapacağız." Gözlerindeki korku bir an bile geçmemişti, çünkü korkması gerektiği korkmuştu zaten. Şimdi adama ne olduğunu bilmesi onu rahatlatmayacaktı.

Ona sarılmak, yüzündeki her bir sıyrığı tek tek geçene kadar öpmek istiyordum. Ama yapamıyordum. Buradaki herkesi boş vermek istiyordum ama sadece ona bakmakla yetiniyordum.

"Hapse atılmalı!" Yixing'in tepkisi bile içimdeki sesleri susturmuyordu.

"Hava yastıkları zamanında açılıp ağır yara almanızı engellediği için şanslı olmalısınız. Arabanın arka kısmı daha çok zarar gördüğü için saldırganın durumu daha kritik." Doktorun açıklaması belki iyi bir niyet taşısa da benim için değildi. Çünkü Luhan'ın güzel yüzündeki bu yaralar, kolundaki kırık ve en önemlisi gözlerindeki korku ve endişe benim için ağır birer yara sayılıyordu.

Owl Divorce AgencyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin