20. Bölüm

5.1K 399 148
                                    

"Karakola gelen arkadaşımı hatırlıyorsun." Bakışları üzerimdeyken dizlerim titriyordu. Başımı hafifçe sallamıştım. "O arkadaşım evleniyordu ona yardım etmek zorundaydım ve telefonum bozuldu. Aramak yerine törenin ardından gelmeyi düşünmüştüm ve karşındayım. Bir yere gitmedim, gitmek de istemiyorum." Gözlerimin içine bakan gözleri az önce öpüştüğümüz gerçeğiyle birleşince bedenimi tuhaf bir ürperti kaplamıştı.

"İki gündür aramadığında sadece o anlık bir şeyler yaşadığımızı düşünmüştüm." Bunu söylerken daha pişman olmuştum her şeyden. Bunu nasıl düşünebildiğimi bilmiyordum. Gözlerindeki o çocuksuluk ve saflık o kadar gerçekti ki öyle biri olmadığını haykırıyordu bana. "Özür dilerim." Diyebileceğim başka bir şey yoktu.

"Ne için özür diliyorsun?" Alnı alnıma çarptığında nefesim boğazımda tıkanmıştı.

"Seni yargıladım."

"Bunun için özür dileme." Fısıltısı yüzüme çarpmıştı. "Ama beni hala burada beklettiğin için özür dilemelisin. Ya da evine davet etmelisin."

"Özür dilerim."

"Yanlış cevap. Doğrusu, yukarı gelir misin, olacaktı." 

İkimiz de güldüğümüzde bedenini itelemiştim hafifçe. Apartmanın kapısından içeri girirken o da beni takip ediyordu. İkinci kattaki evime merdivenleri kullanarak çıktığımızda emin olduğum tek bir şey varsa ikimizin de aptal gibi gülümsediğiydi.

Kapıyı açıp daireme girdiğimizde ışığı açmamla birlikte büyü bozulmuştu. Normaldeki toplu halinin aksine oldukça dağınık evim bana selam verirken sokak lambasının karanlığında ne halde olduğumu unutmuştum. Hala gülerek bana bakan Jongin'e dönmüştüm.

"Evin dağınıklığı için üzgünüm. Kendime izin verdiğim için biraz dağıttım evde." O sırada ona ilk defa dikkatlice bakıyordum. Üzerinde sıkı bir takım elbise vardı, saçları ise şık bir şekilde yana yatırılmıştı. Uzun bacaklarını saran kumaş ve geniş omuzlarına oturmuş siyah ceket birbiriyle kusursuz bir uyum içindeydi, bu sırada ben ise...

"Yanağında ekmek kırıntısı var." Evet, ben de bu haldeydim. 

Uzanıp yanağımı parmağıyla temizleyip geri çekildiğinde yerin dibine girmek istemiştim. Birbirine girmiş saçlarım, bol siyah beyaz çizgili tshirtüm ve dizleri çıkmış bir zamanlar siyah olan ancak şimdi grileşmeye başlamış eşofman altım utanç kaynağımdı. 

Özellikle karşımda böyle sekreterlerin yüreğini hoplatan iş adamı gibi dikilirken gerçekten kendimden utanıyordum.

"Neden bu kadar harika görünüyorsun?" Hayret dolu bakışlarım eşliğinde bu cümleyi kurmuştum.

"Efendim?" Benim gibi anlık bir şaşkınlıkla yüzüme bakmıştı.

"Berbat görünüyorum. Saçlarım birbirine karışmış ve üzerimdeki tshirtte yemek lekeleri var. Ayrıca elimdeki poşetin içinde hazır noodle var."

"Tanrım üzerimdeki takım bedenime yapıştı ve saçlarım o kadar sert ki kafa derime batıyor. Şu an senin yerinde olup rahat bir şeyler giymeyi tercih ederdim."

"Sana bir şeyler vermemi ister misin? Ya da istersen duş alabilirsin. Tanrım hala ayakta bekletiyorum seni, düğün zor geçmiş olmalı yorulmuşsundur. Aç mısın? Bir şeyler ister misin?" İş yerinde ya da mahkeme salonunda insanları korkutup tedirgin edebilirdim. Düzgünce ve akıllıca cümleler sıralayıp haksız olan bir müvekkilimin davayı kazanmasını bile sağlayabilirdim ama son zamanlarda karşımda bana durmadan gülümseyen adamın karşısında saçmalamaktan kendimi alamıyordum.

Owl Divorce AgencyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin