Yusuf kapıdan çıktığı an, adeta tüm gücü tükenmişti Zahir'in. Ah ne zordu gençliğin o deli kanının karşısında durmak, bir meczup ırmak misali, yatağına köpük köpük taşıdığı taşlara, dallara direnmek. Ne zordu... Ne zordu, doğru bildiğini, kalbin yalanlasa bile, karşındakinin yüreğine işlemeye çalışmak. Olmamıştı elbette. Zahir'in aklı böyledir dese de, kendi yüreğine kabul ettirebilmiş miydi ki, Yusuf onu dinlesin?
Pencerenin hemen yanına koydurttuğu ve her gördüğünde babasının "Eski köye yeni adet, " diyerek burun kıvırdığı bardan, viski şişesini alarak, bir bardağa doldurdu ağır aksak hareketlerle. Buz bile aramayacaktı açıkçası. Onu yapmaya bile gücü kalmamıştı Zahir'in.
Yusuf... Böylesine isyan etmemişti daha önce kardeşi. Böylesine öfkeyle karşı çıkmamış, böylesine karşısına almamıştı abisini.
"Nefha yüzünden," diye mırıldandı istemsizce.
Bir kez daha kalbi ve mantığı keşmekeşe düştü; bir kez kendi kendisiyle çelişti. Kalbinin reddettiğini, ona olur kılmak isteyen aklı bu kez de, geçmişe uzanıp oradan deliller getirdi. Daha kendisini tam olarak ikna edebilmiş değildi ki, nasıl Yusuf'a diretecekti mantığın söylediğini?
"Nefha yüzünden," diye fısıldadı, inat eden kalbine.
Elbette ya, hep onun yüzündendi. Yüreği genç kızı en aydınlık, efsun kokulu gül bahçelerinin ortasına yerleştirmiş olmasına rağmen, zihni geçmişte kalmış acıları uyandırmış; çocuklukta kalmış kinler başını kaldırmıştı. Çocukken de sarsılmaz bağlarını geren, bir daha hiç yaklaşmamacasına onları ayıran yine Nefha değil miydi, dedi dinlemeyen kalbine. O zaman tarumar edilmeli bahçeler, Nefha bir süre için bile olsa sürülmeliydi ailenin topraklarından, Yusuf'tan uzağa. Gitmeliydi genç kız. Babasına kalsa, hele Fatma Halasına kalsa, gözlerini yumacak, ikisinin ilişkilerinin her geçen gün gelişmesini, bağlarının her geçen an daha da sıkılaşarak onları sarmaşık gibi sarmasını izleyeceklerdi. Karşı değildi Nefha'ya. Elbette değildi... Nasıl olurdu ki? Onun da bir tanesi, canının değerlisi değil miydi kız? Ama o kadar gençlerdi ki... Bir gün Nefha dünyada kendi yerini bulduğunda, yanlarında kalan, yardım ettikleri bir kız olmanın ötesine geçtiğinde farklılaşırdı elbette her şey. Ama bugün... Şimdi şu anda... Yaşları, yüreklerine toyken... Olmazdı, olamazdı.
Bugün dünya bir başka yüzünü göstermişti ona. Okuldan mezun olduğundan beri delicesine çalışıyor, saygı kazanmaya gayret ediyordu. Rakip firmalar; gençliğinden dolayı onu küçümsüyor, her seferinde babasının ismini oraya atıyor, genç adamın kendisine bir yer edinmesine rıza göstermiyorlardı. Yıllarca babasıyla çalıştıktan sonra başlarına genç, yeniyetme bir yöneticinin gelmesini hala hazmedemeyen çalışanlarıyla başa çıkmaksa, ah apayrı bir sınav, başlıbaşına bir dertti. Bu süreçte isminin ne denli önemli olduğunu anlamış, katılaşmıştı ister istemez. İsmine tutunmuş, yaşının götürdüklerini, babasından ona geçen isimle geri kazanmıştı.
Orada öylece otururken arkadaşlarının Nefha ile ilgili söyledikleri beyninde dönüp duruyor, o güne kadar sadece başarılarıyla gündeme gelmiş olan aile isimlerinin nasıl yıpranabileceğini fark ediyordu. Bir kendileri değil, Nefha'da zararlı çıkardı. Belki de en çok o zarar görürdü. Nasıl anlamazdı bunu Yusuf? "Ah... " diye inildedi çorak kalbi. Ah... Kızıl saçlısı onun olsaydı, bir gün, bir anda bir rüyanın peşi sıra Zahir'in gerçeğine düşseydi. O... Her şeyden korurdu hayalini. Herkesten, gerekirse yıllarca nefesinden uzak, sesinden uzak kalırdı. Sırf o zarar görmesin diye. Öylesine severdi Zahir, tutunur, kalbini kalbine bağlar, nefesinden, bedeninden de geçerdi. Oysa Yusuf dinlememişti bile onu, Nefhadan uzak durması gerektiğini söylediği anda delirmiş, yakmış yıkmıştı. Sonrası, bağırışlar, çağırışlar, isyanlardı işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFHA
Novela JuvenilVarlığı inkâr edilemez olandı, yok sayılamayacak, gözden kaçırılmayacak olandı, Zahir. Adı gibi... Kırıp döktüğünün nefesinde üflendi ona sur borusu, Nefha... İsmi gibi... Kıyametiydi. Başlangıcıydı. Yaşamın bittiği yerdi. Tükenmez sevdalara yazı...