14 Önce Ruhlar

2.1K 216 16
                                    


Yusuf ve Nefha sessizlik içinde metroya doğru yürürlerken, Nefha, durakladı aniden. Yusuf'un koluna dokunarak kendisine bakmasını sağladı onun.

"Eve gitmek zorunda mıyız?" diye sordu çekingen titrek bir sesle.

Korkuyordu genç kız. Yusuf'la birlikte geçirilen, baş başa birkaç saatin umudu, gizli düşlerinden, olabilirdik havuzuna doğru ilerliyor, mantığın halatlarını zorluyor, özgürlüğünü ilan etmek istiyordu. Öylesine özlemişti ki onu. Onu kimseyle paylaşmak istemiyordu Nefha. Onsuz geçen onca zamandan sonra, onu yanı başında, bu denli yakınında bulmuşken başka gözlerden saklamalıydı. Sadece o duymalıydı sesini... Bir tek, Nefha, görmeliydi Yusuf'unun gülüşünü...

Dikkatle, korkuyla izlediği yüz, ani bir gülümsemeyle aydınlanarak,"Hayır, zorunda falan değiliz." dediğinde, ümit kanatlandı, uçtu, tebessüm olup kondu sonunda dudaklarına.

Sevinçle olduğu yerde zıpladı, çocuksu bir heyecanla ellerini çırparak,"Ne yapalım peki? Botanik parkına gidelim mi?"diye atıldı bir anda.

Yusuf Nefha'nın yüzünde beliren gülümsemeye hayranlıkla bakıyordu. Öylesine saf bir coşkuyla sorulmuştu ki soru. Ah... Nasıl ,"Hayır." derdi ona. Nasıl söndürürdü tebessümünün ışığını? Daha da önemlisi onu mutlu edecek bir şeyi yaparken; onu huzurlu, neşeli, gülerken izleyeceğini bilirken; nasıl başka bir plan yapabilirdi Yusuf? Her şeye değmez miydi o güzel mavilerin kendisine gülümsemesi, dudaklarının onun söyleyeceği sözlerle tebessümlere bürünüp, çiçek açması? Üstelik kararlarla gelmişti bu sefer Yusuf.

Endişeli bir heyecanla cevabını bekleyen Nefha'ya uzattı elini.

"Hadi gidelim..."

Bir an için gözleri birleşti iki gencin. Nefha, titreyerek baktı kendisine uzanan o ele. Nasıl tutunmazdı ona? O elin kendisini götüreceği her yola gözleri kapalı girmeye yeminliyken nasıl uzanmaz, nasıl tutmazdı onu.

Heyecanla bekledi Yusuf, soracaklarının söyleyeceklerine gelecek cevabın, ulağıymışçasına bekledi, korkuyla. Nefha'nın o ufacık eli, saf, narin bir güvercin gibi avuçlarına konduğunda, sıkıca kavradı onu. Hiç bırakmamacasına.

.....................

Yusuf, dakikalardır Nefha'ya küçük şelalenin gerçek olamayacağını anlatmaya çalışıyordu. Nefha, gerçek olduğunu inatla savunduktan sonra, bu konuyu açıklığa kavuşturmaya karar vererek, bir anda yukarı tırmanmak için hareketlendiğinde delirmişti Yusuf. Nefha'yı durdurmak için peşinden giderken bir yandan da arkasından seslendi öfkeyle.

"Nefha! Nereye gidiyorsun? Kızım deli misin sen! İn oradan."

Nefha bir anlığına duraksayarak, geri döndü ellerini beline koyarak "Ama merak ediyorum Yusuf, ne olur çıkıp baksak. " diye inatlaştı onunla.

Kaşlarını çatmış, güzel dudaklarının köşeleri, hayal kırıklığıyla aşağı doğru hareketlenmişti. Bir süre iki inatçı keçi gibi bakıştılar durdukları yerde. Sonunda Nefha, "Sen ne dersen ne nafile işte." dercesine omuzlarını silkip, saçını savurarak döndüğünde, gözlerini devirdi Yusuf pes ederek. Bir süre 'belki geri döner' diye düşünse de, ağaçların arasında kaybolduğunu gördüğünde hızla düştü peşine.

"Aman gider merakını. Hiç durma, meraktan çatlayıverirsin maazallah, Allah korusun. Ya ne işin var orada Nefha! Çamur her yer zaten. "

Nefha'nın "Sen de benden bir şey istersin ama sonra. Ben de seninle dalga geçince görürsün nasıl oluyormuş."diye sitem eden sesi ağaçların arasından duyulduğunda gülümsedi kendi kendine.

NEFHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin