2 Balkız-Yusufoğlan

4.3K 410 109
                                    


Feridun, üç haftadır hastanede yatan Nefha'yı takip eden Psikiyatri uzmanını dinlerken, kaşlarını çatmış, sıkıntılı bir şekilde parmaklarıyla oynuyordu. Derin bir nefes alarak başını kaldırıp, doktora baktı sonunda.

"Yani hiç hatırlamayabilir, diyorsunuz." dedi rahatlatılmak istediğini saklamayan bir ses tonuyla.

Küçük kız, kendine gelip konuşmaya başladığı andan bu yana en büyük sorunlardan biriydi hafıza kaybı. Feridun'a kalırsa hatırlamaması daha iyiydi aslında. Yaşadıklarını beyninin, zihninin derinliklerine itmek isteyecek kadar acı çekmişti küçücük yaşında. Nefha'yı hastane'ye yatırdıktan birkaç gün sonra 'Nefha hakkında biraz daha fazla bilgi edinirim.' umuduyla gittiği köyde konuştuğu genç kadının sözlerinden sonra onun nasıl bir hayatın içinde kaybolmuş olduğunu tahmin edebiliyordu çünkü. Ve o hayat Feridun'a göre hatırlanmaya değmezdi de...

"Bir gün karnı burnun da çıkageldi bunun anası..." demişti kadın burun kıvırarak.

Öylesi bir kinle kusmuştu ki sonrasında ardı ardına sıraladığı kelimeleri, şaşkınlıktan dili lâl olmuştu adeta Feridun'un. O seste duyduğu, bakışlarda gördüğü küçümseme ve nefretten sonra iyice kesinleşmişti küçük kızı sahiplenme kararı.

"Hatçe nineyle bir muhabbet, bir muhabbet.Sarılıp ağlaştılar saatlerce. Sonra buraya yerleşti kaldı. İlk başta adamdan saydıydık, aramıza aldıydık aşüfteyi ya ,sonradan anlaşıldı ne mal olduğu. Bu mayasız , babasız çocuğu peydahlayınca , babası kapının önüne koymuş meğer. Bu da kalkmış, te buralara gelmiş. Olacak iş mi beyim!" demişti kadın.

Nefes molası bile vermeden , gözleri çirkin bir öfkeyle iri iri açılarak, sakin, sessiz bir köy kadınından amansız bir canavara dönüşerek devam etmişti kin saçmaya.

" Burası namuslu köydür istemedik tabi ... Ama Hatçe nineye anlatabilmek ne mümkün! Koydu elini beline ,değneğini burnumuza sallaya sallaya bir araba laf etti ! Ne ettiysek , koymadı ki bu aşüfte çeksin gitsin. "Bir den durup ileri tükürmüştü, bela savar gibi. Sonrası ise Feridun'u çıldırtan bir zafer narası gibi dökülmüştü kadının dilinden. İbreti alem olsun diye, anlatılıyordu sanki Nefha'nın biçare annesinin genç yaşta hayattan göçüp gidişi... Sodom ve Gomora'yı felakete götüren taşkınlıklar , günahlar bile onu başının altından çıkmıştı sanki. Ve sanki onun kaybıyla temizlenmişti dünya.

"Doğumda da öldü zaten!" demişti kadın yüzünde tatmin dolu bir gülümseyişle. "Eh işte, etme bulma dünyası!" demişti tek kaşını kaldırıp, kendi kendini onaylarcasına başını sallayarak. " Allah bilir kimin ahını aldı, hangi masumun yuvasını dağıttı da geldi buralara. Neyse işte bebesi kaldı köyün başına." Demişti sonra. Nefha'dan bahsedilince yine suratı asılmış, o hor gören bakış yerleşmişti gözlerine. Dayanamamıştı Feridun daha fazla. Öfkesiyle gözü kararmış, şaşkınlıkla donakalan dili , öfkenin harıyla erimiş, açılmıştı bir anda.

"Tamam!! Yeter konuştuğun. Hadi anası böyleydi el kadar çocuğun suçu ne ? "

"Aşüftenin dölünden hayırlısı mı çıkar a beyim! Çoluğumuzu çocuğumuzu onun yanına sokalım kendi gibi edepsiz mi etsin hepsini! Aman, şeytan kulağına kurşun. " demişti kadın.

O zaman başını iki yana sallamıştı Feridun umutsuzlukla ve "Allah hepinizi iflah etsin, ne diyeyim..." diyebilmişti sadece kadını baştan aşağı süzüp. Çekip gitmişti sonra. Ve o konuşmadan sonra o köy, yaşananlar geçmişte kalmıştı Feridun için. Nefha için kalmaması içinde elinden geleni yapacaktı o zaman. O yüzden de hatırlamaması onu endişelendirse de , bir tarafı mutlu oluyordu bu durumla. Yine de doktoru her konuşmada bir ihtimal olduğu konusunda uyarıyordu onu.

NEFHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin