5- Öfke

2.9K 285 61
                                    

Sevgili dostlar dün nasıl bir şaşkınlığıma geldiyse alıntının devamından atmışım bölümü. Oysa alıntı bölüm 5 in sonuna doğru bir yerden geliyordu. 6' yı taslağa aldım, şimdi beşle birlikte yeniden  ekliyorum.  Kusuruma bakmayın ne olur.


Fatma Hanım, sert ve katı tavrından ödün vermiyordu hiç. Yaklaşık bir saattir didişiyorlardı küçük delikanlıyla. Yusuf, ilk başta yalvarmayı denemiş, her zamanki şirinlikleriyle onu kandırmaya çalışmıştı. Onu ikna edemeyince, öfke nöbetlerine gelmişti sıra. Nefha'yla ikisini ayırmaya çalıştığından girmiş, ne kadar hain ve kötü bir hala olduğundan çıkmış, bağırmış çağırmış, tabiri caizse alenen kafa tutmuştu Fatma Hanım'a. Ama yaşlı kadın geri dönmemişti kararından. Yusuf, Nefha'nın odasına bir daha gece gitmeyeceğine dair yemin etmeden çıkmayacaktı bu odadan.

Korkuyordu Fatma. Eskiden olduğu gibi, sadece yeğenleri adına değildi korkusu. Kızı gibi görmeye başladığı Nefha için endişeleniyordu kadın. Yusuf'la yakınlıklarından, olacaklardan korkuyordu. Geç yakalanmış, önünde berrak bir deniz gibi uzanan bir geleceği vardı Nefha'nın. Daha şimdiden yurt dışındaki okullara başvurusunu öğütlüyordu bale eğitmeni. Bembeyaz bir melek gibi sahnede süzülüşünü düşündükçe gözleri yaşarıyordu Fatma'nın. Nefha'nın yapacakları, yaşayacakları, başaracakları vardı. Çok gençti ikisi, gelecek pespembe bulutlara bezenmiş, bulanık bir hayaldi onlar için. Her şeyin basit olduğu, kararların çabuk alındığı, hataların olmadığı sisli, bakmanın gereksiz olduğu, kıyılarından uzak durdukları uzak bir diyardı sadece.

Bu denli yakınlıkla yapacakları bir hatanın hayatlarına mal olabileceğini düşünmüyorlardı bile. Oysa bu ihtimal dehşete düşürüyordu Fatma'yı. O kendi kızı için korkuyordu artık. Canından olmasa da, annelik yaptığı... Her sabah okula yollarken ipek saçlarını taradığı, ördüğü, gözbebeği için korkuyordu.

Her sabah bıkmadan usanmadan, " Aman, kızım yabancılarla konuşma, kimsenin verdiği bir şeyi yeme içme..." öğütleriyle evinin dışına, o tehlikeli dünyaya gönderdiği biriciğinin kendi sınırları içinde zarar görmesinden, incinmesinden korkuyordu kadıncağız.

O Yusuf ve Nefha'ya tertemiz bir gelecek biçiyordu hayalinde. İkisinin nasıl da birbirini bütünlediğini görmüyor değildi yaşlı kadının tecrübeli gözleri. Yine de, tüm o tecrübesine, görmüş geçirmişline rağmen, böylesini görmemiş olmanın bilinmezliği, korkusu kök salıyordu içinde her geçen gün. Onları aynı yatakta gördüğü anlar korkuttuğu kadar huzur veriyordu kadına. Sınırlarını seçemiyordu onların. Onları uyandırmak için yatağa yaklaştığı anlarda, iki bedeni saran büyülü bir havaya dokunduğuna yemin edebilirdi. Yanlışlığı bu kadar açık olan bir şeyin bazen bu denli doğru gelmesi dehşete düşürüyor, kendisini, değerlerini sorgulatıyordu ona.

Oysa Fatma'nın düşleri vardı Nefha için. Gelinliğinin içinde hayal ediyordu kızını... Beyaz duvağıyla, kırmızı kuşağıyla, saf masum bir çiçek gibi gelin edecekti o kızını. Ateş ile baruttu Yusuf ve Nefha. Ve aynı saksıda büyüyen sarmaşıklar gibi, birbirlerine dolanarak büyüdükleri sürece bir hata yapmaları içten bile değildi biliyordu. İşte bu nedenle de bir önlem alınmalıydı artık. Aynı yatakta yatmaları, kabul edilebilir bir şey değildi. Ne hissettirirse hissettirsin.

Derin bir nefes alarak kollarını kavuşturmuş öfkeyle ona bakmaya devam eden Yusuf'a dikti gözlerini. Şimdi de sessiz protestoya geçmişti küçük bey. Allahtan sabır dileyerek başladı konuşmaya.

"Yusuf, oğlum neden anlamak istemiyorsun? Neden sizi ayırmak isteyeyim ben? Gündüzler çuvala mı girdi a evladım. Gece de beraber yatmayıverin, bak hiç hoş değil bu, inat etme artık yeter." Dedi ikna etmeye çalışan bir ses tonuyla.

NEFHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin