LTLA - 4. Bölüm

1.7K 93 5
                                    

Liam fısıldar bir şekilde "Burada kaldık" derken başta fısıldama olan sesi salonun içinde yankı yapmıştı..

"Buna-buna inanamıyorum! İki saat ne zaman geçti? İçeriyi kontrol etmeden nasıl kilitlerler? Nasıl?!!"

"Biraz sakin olur musun?"

"Liam! Asıl, sen nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?"

"Sakin olmazsam, ne değişecek tanrı aşkına?"

"Ahhh!"

Sinirle bir ileri bir geri yürüyordum. Gerçekten aklım almıyor. Yani, nasıl burada kilitli kalırız. Hayır, hayır buradan çıkmam lazım. Çıkmam lazım. Fikir bul Millie, fikir bul! 

"Buldum, telefon! Telefonun yanında mı?"

"Evet, işte!" Liam telefonunu cebinden çıkarırken, bende montumu askılıktan indirip ceplerinde telefonumu aramaya başladım. Ve, evet buldum!

Ah, ama hayır çekmiyor. 

Yine de emin olabilmek için annemi aradım. Telefonu kulağıma götürürken bir yandanda dua etmeye başlamıştım. Tanrım lütfen çeksin, lütfen annemi arayabileyim. Telefon kulağımda hala bir ümit bekliyordum. Ama sadece kendimi kandırıyorum. Lanet, olsun. Aramıyor. Telefonum şebeke yok sinyali verirken, büyük bir of çektim.

"Lanet olsun ki Liam. Telefonum çekmiyor!"

"Benim de şarjım bitmiş. Telefonum kapanmış hatta!"

Ah, hayır. Hayır. Hayır. Burada kilitli mi kaldık yani? Nasıl ya? Bir gece! Bir salonda! Bir başımıza! Lanet. Olsun. Bir rakamından nefret ediyorum. Lütfen, insanları şakalayıp, sonrada büyük bir zevk ve gıcıklıkla 'keklendin!' diyen o salak spikerlerden biri gelsin ve bana 'Hey keklendin! Bu gece tabii ki burada kalmayacaksın!' desin. Lütfen. 

"Buna inanamıyorum Liam! Ne yapacağız burada tanrı aşkına? Burası yavaş yavaş soğumaya başladı.."

"Okul kapandığından, kaloriferler de haliyle kapandı."

Montumu hızla üstüme geçirdim. Üşümeye başlamıştım, ayrıca acıkmıştım da.. Sabah kahvaltı yapmamıştım. Şimdi neden yapmadım diye kendime lanet okuyorum. Sadece arada atıştırdığım yiyeceklerle ayakta duruyordum. "Zaten hepsi senin suçun!"

"Benim mi suçum?! İyice saçmalamaya başladın!"

"Tabii, senin suçun. Sen bana saatin sekiz olduğunu haber verseydin burada kalmazdık!"

"Millie, saatten benim de haberim yoktu. Eğer olsaydı buradan kaçardım. Seninle burada kaldığım için mutluluktan ölmüyorum. İnan bana"

"Tabii."

Sinir. Sen niye saate bakmıyorsun ki!? Ben niye saate bakmıyorum ki! Of!

İçlerini düzenlediğimiz sandıklardan birinin üzerine oturdum. Gece nasıl geçecek hiç bir fikrim yok. Tüm gece, bu karanlık odada, Liamla?

"Sen zaten hep böylesin!"

"Nasılım?" dedim, sesim istemsizce yüksek çıkmıştı. 

"Hiçbir zaman kendini suçlu görmüyorsun. Her zaman karşındakini bir hata yapmış olarak görüyorsun! Baksana, burada kaldık ve hala sen beni suçluyorsun. Sen nasıl işe dalıp, saati unuttuysan bende unuttum. Bencilsin. İşte, sen böylesin."

Bunlar başta ağır gelmiş olsada sözlerini beynimde tartmaya başlamıştım. Aslında haklı, en başından, tanıştığımızdan beri onunla hep kavga ediyorum. Her konuda onu eleştiriyorum, suçluyorum. Tüm gerçekler yüzüme tek tek vurulurken yüzümü buruşturmuştum. 

Love To Love AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin