LTLA - 10. Bölüm

1.5K 84 4
                                    

Eve doğru adımlar atarken, kendimi iyi hissetmediğimi daha da iyi anladım. Eve doğru attığım her adım, beni daha da kötü yapıyordu. Ama eve girmek zorundayım, ailemden özür dilemek zorundayım..

Peki, bunları yapabilecek kadar güçlü müyüm? Ah, işte bunun cevabı koca bir 'hayır'... Titreyen ellerimle kapıyı çaldığım da hem annem hem babam kapıda dikilmiş, bana acıyan gözlerle bakıyordu.. Bir daha ne zaman görebilirdim ki böyle bir sahneyi? Ayrıldıklarında kim açacak bana kapıyı? Ben kiminle kalacağım? Bunları düşünmeden edemiyorum ve düşündükçe bu gerçekler sadece üzüyordu beni..

Annemle babama hiçbir şey söylemeden çıktım odama.. Arkamdan gelen adım sesleriyle bu akşam rahat kalamayacağımı anlamıştım. Hızla odama girdim, ardımdan annemle babamda gelmişti.

"Millie, hayatım.. Konuşmamız gereken bir konu var.."

"Yine ne var anne? Ayrılıyorsunuz işte! Başka ne var?"

"Millie, biz ayrılınca... Sizin kiminle kalmak istediğinizi sormak istiyoruz.. Bu kararı siz verin istiyoruz. Ve sizin kararınıza saygı duyacağız.." dedi babam.

"Ama.. Buna nasıl karar vereceğim?"

"Mill, tatlım.."

Annem, gözlerimin içine bakarak benimle kal sinyalleri veriyordu.

"Sa-sanırım annemle.."

"Teşekkür ederim.." diye fısıldadı annem.. Ellerimi tuttu. Gözlerimden yeniden yaşlar akmaya başlarken babam saçımı öptü.

"Sık sık görüşeceğiz prensesim.." Babama sarıldım sıkı sıkı..

"Baba.. Yalan söyledim. Seni de annemi de çok seviyorum. Ailemizin dağılmasını istemiyorum"

"Mill, biliyorsun.."

"Biliyorum. Meşhur bahaneniz 'Zorundayız'"

Annemle babam yanımdan ayrılırken abimin odasına doğru gittiklerini anlamıştım. Ben babamsız yapamazdım, ya annemsiz? Onsuz da yapamazdım. Ama annemin bana çok ihtiyacı var. Daha çok.. Babamdan daha çok.. Soğuktan buz gibi olmuş, tenimi ısıtmak için banyoya girdim ve küveti doldurdum. Neredeyse kaynar denebilecek sıcaklıktaki su beni olumsuz etkilememişti. Aslında sıcak suya asla dayanamazdım. Sanırım, artık dayanmam gereken daha büyük şeyler olduğundan su beni etkilememişti.. Yarım saatlik banyomdan sonra bornozuma sarılarak çıktım banyodan.. Bir beş yada on belki de on beş dakika bornozumla yatağımın üstüne oturmuş, etrafıma bakınıyordum.

Üşüdüğümü hissetmemle yünlü Mickey Mouse'lu pijamalarımı giymeye başladım. Saçlarımıda kurutup ördükten sonra saatin erken yada geç olmasını umursamadan yatağa yattım. Aklıma Liam gelmişti. Bana sarılışı, saçlarımı okşaması, sakinleştirmeye çalışması, fısıldadığı sözler... Sanırım, kendime itiraf etmem gereken bir gerçek var.

Be-ben L-liam'dan ho-hoşlan-nıyorum.

Ah, iç sesim bile titrerken, nasıl gerçeğe kendimi kaptıracağım ki? Kendi düşüncelerimin içinde boğulurken kapımın açılma sesini duydum. Arkam kapıya dönüktü, gelenin kim olduğunu bilmiyordum ama holdeki ışık sayesinde gelenin gölgesi üstüme düşmüştü. Odaya sonradan yayılan parfüm kokusu ile annemin geldiğini anlamıştım. Arkamdan bana sarılarak yatağıma yattı ve yanağıma bir öpücük bıraktı.

"Mill, sana bir şey söylemem gerek..."

"Dinliyorum.."

"Ama duyduktan sonra benimle kalma fikrini değiştirmeyeceksin.. Söz ver."

Love To Love AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin