LTLA - 28. Bölüm

1.2K 80 10
                                    

Çalan kapının sesini duymamla "Ben bakarım!" diye bağırdım. Liam'ın yada evin görevlisi Emma'nın açmasını istemiyordum; çünkü gelen Miranda'ydı.

Kapıyı açıp, Miranda'ya gülümsedim.

"Aklında ne var senin sürtük?" dedi ciddi ses tonuyla, gözlerimin içine bakarak.

Şok olmuş bir şekilde elimi ağzının üstüne koydum. "Kapa çeneni. Liam duyacak. Ayrıca benimle düzgün konuş!"

Elimi ağzından çekti ve "Peki..." dedi gözlerini devirerek. Elimi Miranda'nın ağzına kapattığım için kırmızı ruju elime bulaşmıştı. 

"Sen içeri geç, sakın oyun falan deyip her şeyi mahvetme. Liam duymasın. Elimi yıkayıp geliyorum."

Onu içeriye doğru itekledim. Koşarak banyoya çıktım ve elimi yıkadım. Yanlarına indiğimde kapının önünde konuştuklarını gördüm.

"Neden kapının önündesiniz?"

"Liam çıkıyor da, seni bekliyorduk." dedi Miranda.

Kafamı salladım. "Millie, stüdyo da işlerimiz var. Gitmeliyim. İşimiz bittiğinde bir şeyler yapabiliriz?"

Yine kafamı salladım. Dün akşam Liam, kırdığı kalbimi tamir etmeye çalıştı ve bende oynayacağım oyun ile ödeşeceğimizden sorun yokmuş gibi davranmaya devam ettim.

Hadi ama, ben drama öğretmenliğine yükseldim. Rol yapmak benim için çok kolay.

Liam, yanıma gelip ellerini belime sardı. Miranda'ya bakıyordu. Miranda ise bize hayran hayran bakıyordu.

"Miranda, biz Millie ile konuşsak?" dedi Liam.

"Tamam. Konuşun." deyip, o hayranlık dolu bakışlarını üstümüze tekrardan atmaya devam etti.

"Tamam da, senin içeri bir yerlere geçmen ve klişe bir laf söylemen gerekmiyor mu? Bizi yalnız bırakman için?"

Miranda gözlerini devirdi.

"Bu kadar uğraşmadan, direkt 'Bizi yalnız bırak' da diyebilirdin Liam." deyip salona geçti.

Bu hallerine kıkırdamadan edemedim.

Liam, belimde ki ellerini sıkılaştırdı. Alnını, alnıma dayadı ve konuşmaya başladı.

"Gitmek istemiyorum."

"Ama gitmelisin."

"Millie, dün bana kızdın ve şuan soğuk davranıyorsun. Her ne kadar yok öyle bir şey desende hissediyorum."

Nefesi dudaklarıma çarptıkça içimde ki Liam'ı öpme arzusunun arttığını hissediyordum. Burnunu burnuma sürttü.

"Hayır Liam. Yok öyle bir şey."

"Yine aynısını yapıyorsun. Ben sana öyle söylemedim, ama sen öyle anlamak istedin." dedi sakinleştirici bir ses tonuyla. Ayrıca Liam'dan beklenmeyecek yavaşlıkta konuşmuştu. Liam çok hızlı konuşur ve şuan yavaş ve sakin konuşması beni şaşırtmıştı.

"Liam geç kalıyorsun." deyip Liam'ı başımdan atmaya çalıştım.

"Peki Millie." deyip ellerini belimden çekti ve hiçbir şey demeden kapıdan çıktı.

Salak gibi bir kaç dakika arkasından kapıyı izledim. Kızgın olan benim. Sen değil Liam.

Salona Miranda'nın yanına geçtim.

"Yüzünden anladığım kadarıyla kötü bir şey oldu." dedi.

"Ne? H-hayır. Yok bir şey."

"Peki, o zaman. Anlat artık şu oyunu!"

Love To Love AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin