LTLA - 14. Bölüm

1.5K 100 7
                                    

"Olabildiğince sade olsun, lütfen..." diye yalvardım adeta, karşımda ki makyöze.

"Merak etme, gözlerini kapat. Gerisini de bana bırak.."


"Ah, işte ondan emin değilim.." dedim endişeyle.

Bu akşam programın ilk bölümü canlı olarak yayınlanacak, daha bir saat var ve bizlerde hazırlanıyoruz. Ancak, makyözümüze güvenemiyorum çünkü benden önce Becky'ye makyaj yapmıştı ve bir haftadır tatlı, şirin görünen kız onun makyajıyla tam anlamıyla seksi bir tanrıçaya dönüşmüştü.

Korkuyorum, çünkü ben her zaman tatlılık, şirinlik ve masumluktan yanayımdır. Güvenmekten başka seçeneğim olmadığı için koltuğa iyice yayılıp gözlerimi kapattım. Güvenim boşa çıkmaz umarım..


Gözlerimi kapatır kapatmaz aklıma şu bir hafta geldi. O evin içinde yaşadığım bir hafta... Liam ile yediğimiz o meyvelerin benekleri, doktorun dediği gibi 3 günde geçmedi. Tamemen geçmeleri 5 günümüzü almıştı. En azından programa beneklerimizle çıkmayacağımız için Tanrı'ya şükrediyorum. Kötü bir olay yaşadık, ve atlattığımız için mutluyum...

Çalışmalara gelirsek, neredeyse mükemmel geçti diyebilirim. Liam'dan sandığımdan daha çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Müzik konusunda gerçekten çok bilgili ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar bana anlatıyor. En az benim kadar o da birinci olmamızı istiyor. Yaşadığımız şeyleri her zaman ki gibi rafa kaldırıyoruz. 3 yıl öncekileri de 5 gün öncekileri de... Yaşamamış gibi unutmakta üstümüze yok. Aman! Ne mükemmel. (!)


"Aç gözlerini ve eserimi gör!" diye şakıdı makyöz.
Gözlerimi yavaşça açtım ve aynada ki ben'e şaşkınlıkla baktım.
Evet. Güvenim boşa çıkmıştı.


"Ben sade olsun istiyordum. Tatlı, şirin ve masum. Çekici, seksi ve ateşli değil!"


Gerçekten gözlerimde ki tuhaf sürme ile çekici bir kadın gibi gözüküyordum. Tatlı bir kız gibi değil. 


"Bu yarışmaya uygun. Ben ne dersem o olur!"


Oflayarak aynaya tekrar döndüm.
"Tatlım, elbiseni de giy artık.." diye uyarıda bulundu tüm bu işlerden sorumlu olan Sophie.


Kafa sallayarak askıdaki elbiselere baktım ve üstünde adım yazan elbiseyi alıp kabine girdim.


Straplez, pudra pembesi, göğüsünde minik parıltılı taşlarla işlenmiş elbiseyi giyip kendime baktım şöyle... Gerçekten elbiseyi sevmiştim. Sarı saçlarım bukleler halinde omuzlarımdan neredeyse belime kadar dökülüyordu. Aynada ki yansımama memnun bir ifade ile bakarken arkamdan birinin daha aynaya bakmasıyla bir an korktum. Hızla arkamı döndüğümde bu kişinin Liam olduğunu anlamıştım.


"Korkma.." diye fısıldadı.

Dip dibeydik ve nefesi yüzümü yalıyordu. Yutkundum. Kalbim hıphızlı atmaya başlamıştı bile..

"Mükemmel gözüküyorsun.." diye fısıldadı yine.


Fısıldamakta nereden çıkmıştı? Bu-bu, yani fısıldamak çok tahrik ediciydi. Evet, beni tahrik ediyordu.

"T-teşekkür e-ederim."


Kekelemek mi? Hadi ama Millie? Kekelemekte nereden çıktı?


Liam, elini yanağıma koyup, okşamaya başladığında bende titremeye başlamıştım. Liam'ın bileğinden tutup yavaşça çektim elini yanağımdan... Ama bileğini bırakmamıştım. Ellerim, elini tutar vaziyette Liam'a bakıyordum. Büyülenmiş gibi.


"Şuan ne yapmak istersin?"


"Seni öpme-- ah, şey b-ben sesimi açmak istiyorum. Sonra görüşürüz Liam."

Love To Love AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin