Dışarı çıktı adımlarını hızlı hızlı atıyordu, bir an önce Çağla'yı bulmak zorundaymış gibi hissediyordu.
Ama attığı hızlı adımlar düşüncelerine engel olmayı becerememişti.Ne yapıyorum ben diye düşünüyordu. Evet şimdiye kadar tüm hastalarıyla yakından ilgilenmişti ama hiç birini bu kadar yakın hissetmemişti. Kırgın bir bayandı Çağla hayat canını yakmıştı fazlasıyla.
Sahi hayat ne istemişti ki ondan? Böyle bir melek nasıl terk edilebilirdi? Düşünceleri birbirine savaş açmıştı.
Çağla'ya hissettiği duygunun adı neydi? Daha önce hiç böyle hissetmemişti, sürekli ona yardım etmek istiyor, onun için bir şeyler yapma çabasındaydı. Ama bunun sebebini kendisi bile bilmiyordu.Onun sevgisine hayrandı, kim sevdiği için "Deli" adını kabullenirdi ki? O kabullenmişti. Bu yüzden hayrandı ona.
Gök gürlemeye başlamıştı, sağanak yağmurun habercisiydi bu haykırışlar. İnsanlar yağan yağmurla beraber gittikçe hızlanmaya başlamıştı. Yağmurdan kaçıyorlardı, etrafta hızlıca hareket eden insanlara bakıyordu adımlarını atarken. Aslında gözlerinin görmek istediği tek şey Çağla'nın gözleriydi ama yoktu işte.
Sahil boyu biraz daha ilerlemeye devam etti. Yağmurun altında denizi seyreden bir denizkızı gördü.
Evet denizkızıydı o gördüğü, o çok güzel sarı saçların, uzun kirpiklerin, deniz gözlerin başka bir açıklaması olamazdı.
Gerçekten güzeldi Çağla, her ne kadar pek gülemiyor olsa da gülmek yakışıyordu. Yanına yaklaştı usulca.
"Merhaba denizkızı, ıslanıp hasta olmaktan korkmuyor musunuz?"
"Merhaba garip adam." Gülümseyerek sözlerine devam etti "Az önce bana bir iltifatta bulunup denizkızı dediniz, sizce balık sudan korkar mı? "
"Garip adam mı? Neyim garip ya benim? " diye sordu gülerek.
"Bilmem, garipsin sürekli gülüyorsun. "
"Gülmek gariplik mi?"
"Dünya özgürce gülümseyip, gülebileceğin bir yer değil çocuk bunu öğrenmelisin bence. "
"Çocuk mu? Neyse bu defa çocuk demeni görmezden geliyorum. Özgürce güldüğümü mü zannediyorsun? Bu şekilde gülebilmek için neleri feda ettiğimi bilmiyorsun."
Çağla onu can kulağıyla dinlemesine rağmen hiçbir cevap vermedi. Kafasını tekrar denize çevirip maviliği seyretmeye devam etti.
"Ne düşünüyorsun? " Sanki birilerinin duymasından korkarmış gibi fısıldayarak konuşuyordu.
"Gidenleri. "
"Fazla yorgun gibisin denizkızı anlatmak istermisin? "
Sağanak yağan yağmur ıslatmıştı ikisini de. Ama aldırış etmemişlerdi ıslanmaya. Denizi seyrederek konuşmaya devam etti.
"Hangisini anlatıyım ki? "
"Seni üzen şeyi anlat denizkızı. "
" Özlüyorum." Sanki aylardır birinin ona bu soruyu sormasını bekliyormuş gibi konuşuyordu. "Ceyhun çok özlüyorum... Boyumdan büyük özlüyorum bu defa. Başımı yastığa koyar koymaz bilinçaltım onu düşünmeden yapamıyor mesela. Her an ihtiyacım var ona, bazen gelmeyeceğini bildiğim halde inatla bekliyorum şurada. Aslında her yerde o var, odamın en karanlık köşesinde onun kokusu var.
Solumu hissetmiyorum artık, ama Her hücremde onu hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÂRUMAR (DÜZENLENİYOR-KİTAP OLACAK)
General Fictionİmkansızların arasından sızıp hayatımıza giren ince bir sızıydı aşk... Uçurum kenarında ki insanların tek sığınağıdır aşk, Her şeyden, herkesten bir kaçış yoludur, Eğer kaybetmişsen, bir kez olsun en afillisinden kaybetmeyi göze aldıysan, hiç düşünm...