Deniz onları hayranlıkla seyrediyordu, aşk onlara çok yakışıyordu. Birbirlerine bakarken içlerinde ki samimiyet yüzlerine vuruyor, aşk ilk defa gözle görülür bir hâl alıyordu.
Çağla birbirlerine kenetlenmiş ellerini fark edince utanmıştı. Küçük bir kız çocuğu gibi kızaran yanaklarıyla masumiyetin resmini çiziyordu âdeta. Ellerini yavaş yavaş geriye çekti. Utandı yaptığından, Ceyhun onun arkadaşıydı arkadaşına aşık olacak hâli yoktu.
Yemeklerinin nasıl geçtiğini bile anlamamışlardı, sonlanmasını istemedikleri güzel bir geceydi. Mutluluk bu gece onlara ilk defa eşlik etmişti.
Yemeğin ardından sahil boyunca yürümeye başladılar. Ceyhun ve Çağla yan yana yürüyor, Deniz ise bu anları ölümsüzleştirmek için sürekli fotoğraflar çekiyordu. Deniz her ânı kayda alırken, Çağla sürekli Ceyhun'la göz göze geldiği için tıpkı çocuklar gibi utanıyor ve yanakları kızarıyordu. Aslında Ceyhun'un da Çağla'dan aşağı kalır bir yanı yoktu. Çağla ile her göz göze geldiğinde gözlerini kaçırıyor, onun deniz gözlerine bakmaya kıyamıyordu.
Aşk, bu iki deli'yi ne hâle getirmişti... Ani gelişen duygular bir kıvılcım gibi ortaya çıkmaya, kendini göstermeye başlamıştı. Yeni bir aşk'tı onların ki. Belki de Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem'den sonra dillere destan olmayı hak edecek bir aşk'tı. Adına şiirler, hikayeler yazılacak bir aşk'tı. Onların ki imkansıza aşık olmaktı, onların ki imkansıza aşık olduklarının farkında bile olmamaktı...
Attıkları her adımda eve biraz daha yaklaşıyorlardı. Aslında ikisi de eve varmak istemiyor, yan yana yürüdükleri anların tadını çıkarmak istiyorlardı. Aşk kelepçelenmişti yüreklerine , artık kelimeler kifayetsiz, cümleler anlamsızdı.
"Yıldızlar çok güzel. " Dedi Çağla gözleri ışıldayarak.
" Evet en az senin kadar. "
Ellerini içindeki korkuya rağmen Çağla'nın ellerine uzattı, ellerini tutmak, artık içindekileri dışa vurmak istiyordu ama bunu yapamadı, Çağla fark etmeden geri çekti ellerini bunu yapmaya hakkı yoktu. Arkadaşlardı ve arkadaşına aşık olduğunu açıklamaktan, daha çok bundan dolayı tepki almaktan korkuyordu.
Çağla Ceyhun'un kurduğu cümle karşısında utanmıştı, kocaman insanların yerinde liseli aşıklar var gibiydi. Deniz onları seyrederken elinde olmadan gülümsüyor, böyle bir aşk'ın başlangıcını izlemenin keyfini çıkarıyordu.
İki deliydi onlar, imkansızlıkların kollarında tanışan ve imkansıza aşık olduklarının farkında bile olmayan. Eve gözle görülecek kadar yakına gelince Hakanı fark ettiler. Saatlerdir Çağla'nın onu bırakırken oturduğu kaldırımdan kalkmamıştı bile.
" Ne işin var senin burada cevabını almadın mı ? " Bu defa ilk Ceyhun konuşmuştu, konuşurken içinde ki tüm öfkeyi dışarıya taşırmıştı.
"Ceyhun Üzerli. " dedi gülerek Hakan.
Hakan onu tanıyormuş gibi davranıyor ve bu Ceyhun'u daha fazla delirtiyordu. Soru soran bakışlarla baktı yüzüne " kim olduğumu nereden biliyorsun dercesine. "
" Ya da deli yazar mı demeliyim? Deli'nin oğluna ne dersin? " Konuşurken sürekli alay edercesine gülüyordu bu Ceyhunu her saniye biraz daha çıldırtıyordu.
" Sen beni nereden tanıyorsun? "
" İngiltere'nin sokak şairi zavallısını tanımak pek de zor olmasa gerek. " dedi çarpık bir gülümsemeyle. " Ee deli'nin oğlu sende baba'nın hayalini öldürüyor musun annen gibi? "
Son kurduğu cümleler bardağı taşıran son cümleler olmuştu. Ellerini var gücüyle sıkıp okkalı bir yumruk yerleştirdi Hakan'ın yüzüne. Vurduğu yumruğun etkisiyle yere düşmüştü Hakan. Elini kanayan dudağına getirirken " Zavallısın oğlum sen! Zavallı. " diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÂRUMAR (DÜZENLENİYOR-KİTAP OLACAK)
Fiction généraleİmkansızların arasından sızıp hayatımıza giren ince bir sızıydı aşk... Uçurum kenarında ki insanların tek sığınağıdır aşk, Her şeyden, herkesten bir kaçış yoludur, Eğer kaybetmişsen, bir kez olsun en afillisinden kaybetmeyi göze aldıysan, hiç düşünm...