~14~ Sürpriz

309 188 121
                                    

Arabaya bindiklerinden beridir Deniz sessizdi. Ne zaman babasından konu açılsa kendini toparlaması baya zaman alıyordu, yıllardır göremediği babasının hasreti gözlerinden akmaya başlamıştı. Ne Çağla ne de Ceyhun teselli etmek için hiç uğraşmaya çalışmadı, sadece kendisini dinlemesi için Denize sessiz bir ortam sundular.

Dünyada her acının tedavisi vardır elbet, her kaybın bir umudu vardır elbet. Ama kayıp aileden biri tarafından olunca, yüreğe çöken sancının hiçbir dilde, hiçbir lisanda tedavisi olmuyordu. Kurulan her cümle anlamsız, kullanılan her kelime eksik kalıyordu bu sancının yanında. Babası gittiği gün, çocukluğunun bittiği gündü, büyümeye mahkum edilmişti Deniz. Küçük yaşta büyümek zorunda kalmış ve büyümüştü. Babasına anlatmak istediği ne kadar derdi varsa kağıtlara yazıyordu terk edildiğinden beridir.

Babasız büyüyen çocuklar farklıdır. En güzel onlar sahiplenir mesela, gölgesi olmayan bir ağacın yavrusu olduklarından dolayı, sürekli bir koruma içgüdüsüne sahiptirler. İntikam almak gibi duyguları yoktur, çünkü onlar acıtmanın hiçbir faydası olmadığını bilirler.  Babasız büyümüştü Deniz, babasının yokluğunda kendi sağlam temelini kendi atmak zorunda kalmıştı. Bu zamana kadar yalnız başına büyümüş olmasına rağmen hâla yokluğu acıtıyordu canını. Baba yokluğunun ilacı yoktu. Baba yokluğunun sancısı çoktu.

Ceyhun arabayı park etmeye başlamıştı, deniz kenarına gelmişlerdi. Araba durduktan sonra Deniz ve Çağlayı beklemeden indi arabadan. Onun indiğini görünce  Deniz ve Çağla'da indi

" Deli oğlan hani sürpriz
nerede? "

" Burada. " Elleriyle yaklaşık yüz metre uzaklarında olan kumsalı işaret ediyordu.

Oraya doğru yürüdüler, Deniz henüz kendine gelemediğinden konuşmak istemiyordu. Ceyhun'un parmağıyla işaret ettiği yere geldiler, hiçbir şey yoktu.

" Deli oğlan kandırdın demi bizi? Sürpriz falan yok ortada.

Daha önceden ayarladığı üç cam şişeyi ve kağıt, kalemleri çıkardı.

" Buyrun bakalım yazıyoruz. "

" Ne yazıyoruz? "

" Mektup. "

" Kime? "

" Fark etmez, kime yazmak istiyorsanız ona yazın, daha sonra şişeye koyup denize fırlatacağız.

Aslında güzel bir fikirdi, anlatmak istediğin her şeyi anlatıp sonsuz maviliğe, balıklara göndermek. İlk Deniz aldı kalem ve kağıdını daha sonra onlardan biraz uzağa oturup yazmaya başladı :

Baba...
Babam.
Yokluğuna gönderdiğim kaçıncı mektup bilmiyorum, okumayacağını biliyorum ama  yine yazıyorum. Seni çok özlüyorum babam, seni sahiplendiğim günleri çok özlüyorum.
Neden gittin ki baba?
Babalar hiç gider mi? 
Gitmek sana hiç yakışmadı ki.
Bak ben hâla senin beni bıraktığın yaştayım. Babam hani ,Nazım Hikmet der ya "Büyümez ölü çocuklar. " Ben hiç büyümedim baba hâla bıraktığın yerde hâla bıraktığın yaşta hâla pembe askılı kıyafetimleyim. Belki gelirsin diye hiç ümit olmasa bile bekliyorum evimizin bahçesinde.
 Gittin baba.
Babalar hiç gider mi?
Daha yapacağım hatalarım vardı baba, dileyeceğim özürlerim vardı. Aşık olucaktım daha gelip sana anlatacaktım, kızıcaktın, koruyacaktın, sahiplenicektin, kimselerle paylaşmak istemeyecektin baba. Kimseler karışamayacaktı bana,kahramanım olucaktın baba.
Babalar hiç gider mi? 
Daha ellerimden tutup parka götüreceğin günler vardı, salıncakta inadına " Daha yükseğe" diye bağıracağım günler vardı. Arkadaşlarıma benim babam daha güçlü diye hava atacağım günler vardı.
Oldu mu böyle baba ? Bak yarım kaldım.
Gittiğin gün annemle ıhlamur ekmiştik baba ıhlamurlar çiçek açtığında geri dönücektin yuvamıza ,annem öyle demişti en azından. Hevesle beklemiştim, hemen büyüyüp, çiçek açıcaktı, sende gelicektin baba. Sonra o ıhlamur bir türlü çiçek açmadı. Çok sonra öğrendim ıhlamurların en geç açan çiçekler olduğunu, çok sonra öğrendim annemin beni oyalamak için ıhlamurları elime tutuşturduğunu. Zaten soldu o ıhlamur baba, fazla su verdiğim için soldu, oysa ben çabuk büyüsün,daha çabuk gel diye fazla su vermiştim baba.  Açtığı zaman geleceğin çiçekler solduğunda anladım geri gelmeyeceğini. Aramıza uçurumların girdiğini, o uçurumlardan her defasında daha derinlere indiğimi. Neyse baba, yine çok konuştum galiba. Bu göndereceğim adresi bile bilmeden yazdığım son mektup.
Kendine iyi bak baba, iyiki vardın, iyiki hayallerimde hâla varsın... "

Yazarken akan gözyaşları elindeki kağıdı ıslatmıştı, rulo haline getirip şişenin içine koydu, ardından siyah kapağı ağzına sıkıştırdı. Bu sırada Çağlada yazacaklarını bitirmişti, yazdıklarını içinden okumaya başladı

" Merhaba çocuk.
Her ne kadar sana anlatamıyor olsamda sana çocuk dememin  sebebi, herkesten gizlediğin koca yüreğinin arkasına saklanan küçük çocuğu görebiliyor olmam. Ceyhun, hiç beklemediğim anda hayatıma geldin, iyiki geldin. Sana aşık olmak hakkım mı bilmiyorum, ama kendimden bile izin almadan geçen her gün sana daha fazla bağlanıyorum. Ne garip değil mi? Bir kaç adım ötemde duruyor olmana rağmen sana mektup yazıyorum, üstelik yazdığım bu mektubu denizin en derinliklerine göndereceğim. Bul bu mektubu adam, herkesten korkan, kalbimin en derininde saklanan küçük kız çocuğunu bulduğun gibi, avucunun içerisindeymiş gibi bul. Bul ve oku, oku ve anla. Sana aşığım adam, hakkım olmassada. Seni seviyorum adam, bunu anlatamıyor olsamda. Gözlerine her baktığımda, huzur bulduğum yeşilin en güzel tonunda, ara sıra da olsa kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim. Seni seviyorum adam, bunu her nefesimde tekrar edeceğim... "

Okuduktan sonra, elinde ki kağıda uzun uzun bakan Ceyhunu izledi, kime yazdığını gerçekten merak ediyordu. Kim bilir belki de o da birine aşıktı. Zaten geçenlerde bulduğu kağıtta platonik bir aşkın şiiriydi. Umutsuzdu, kağıdı şişenin içine koyduktan sonra seslendi Ceyhuna
" Deli oğlan daha bitmedi mi mektubun? "

" Bitti, son bir kez göz gezdirip bende koyacağım şişeme. "

Anladım dercesine başını salladı, aslında içinden geçen şey o kağıdı eline alıp okumaktı ama özel hayatına  saygısızlık yapmak istemiyordu. Ceyhun elindeki kağıdı okumaya başladı.

Denizkızı,
kışa mahkum edilmiş yaz çiçeğim, bunları sana yazarken okumasanda, hissedeceğine eminim. Yazıyorum ve sana gönderiyorum denizkızı, önümdeki bu derin mavilik senin evin. Şu an ellerimi uzatsam dokunabileceğim kadar yakınımdasın ama dokunamayacak kadar cesaretsizim. Seni seviyorum denizkızı, duygularımı tarif edemeyeceğim kadar çok seviyorum. İçimde saklayasım var seni, herkesten sakınasım var, hiç kimseye göstermeyesim, sadece benim olmanı isteyesim var. Çünkü sen en çok bana yakışırsın, çünkü sen benim varlığımsın. Gözlerin, gökyüzünün bedenle buluşmuş hâli, sana aşığım denizkızı, seviyorum seni...

Çağla ve Deniz mektuplarıyla beraber Ceyhunun yanına oturdular, Çağla Ceyhun'un elindeki kağıda göz ucuyla bakarak konuştu

" Baya kısa yazmışsın deli oğlan, uzun yazmanı bekliyordum. "

" Bazen kelimeler hissettiklerimizin yanında kifayetsizdir denizkızı. "

Ne hissettiğini sormak istiyor ama buna cesaret edemiyordu, sadece gülümsemekle yetindi. Deniz ekledi

" Ceyhun ne yapalım şimdi? "

" Alın elinize ve var gücünüzle uzağa fırlatın, en uzağa giden ulaşacak mektubunun sahibine. " dedi gülerek.

Üçü aynı anda fırlattı şişelerini Deniz'in attığı şişe en uzağa gitmiş, onun arkasından da Çağla'nın şişesi gitmişti. Ceyhun bilerek yakına atmıştı şişesini.
Çağla sordu
" Uzağa atmadın deli oğlan, mektubun sahibine ulaşmasını istemiyormusun? "

" Benim mektubumun sahibi, bana çok yakın denizkızı. "

Anlamaya çalışarak baktı Ceyhun'un gözlerine. Ceyhun ise Deniz'in arkasına gülümseyerek baktı ve konuştu

" Sanırım asıl sürprizin geldi Deniz. "

Anlamsız bir şekilde Ceyhuna baktıktan sonra onun baktığı yöne baktı
Kalbi yıllar sonra ilk defa ritmini değiştirmişti. İçinde bir yandan mutluluk şarkıları söyleniyor bir yandan ise öfkesi başını döndürmeye başlamıştı. Şaşkın bir ifade takınarak yüzüne ve gözlerini fal taşı gibi açarak, zor duyulacak bir sesle konuştu

" Baba? " ...

TÂRUMAR  (DÜZENLENİYOR-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin