VICTORIA STARK
Kulak yırtıcı bir sesle hos olmayan bir sekilde uyandırıldım. Gözlerimi acmaya yetecek kadar bile enerjim yokken, aglamaktan neredeyse ses tellerini yırtacak bebegime bakmak gercekten zor bir isti. Yavasca dogruldum ve yatagın yanındaki besikten oglumu kucagıma aldım. Derin bir nefes alarak kokusunu icime cektim. Dünyada hicbir kokuya benzemiyordu. O benimdi. Tamamen bana ait.
İlk dogdugunda, onu kıpkırmızıyken kucagıma alıp dikkatlice inceledigimde, gözleri tıpkı benimkiler gibi yesildi. Doktor bu rengin degisebilecegini söylemisti. Dedigi gibi de olmustu. Simdi, gözleri buz mavisiydi. Hatta gri. Düzgün kücük burnuna, ince bicimli dudaklarına ve de en önemlisi gözlerine baktıgımda gördügüm kisiden ürküyordum. Ona benzemesi nedenini bilmedigim bir sekilde beni rahatsız ediyordu. Beni herkesin ortasında rezil edip asagaıladıktan sonra hayatımdan cıkıp gitmis olabilirdi. Ama bir parcası istese de istemede benimleydi. Bu kücük tek odalı dairede... Ve ac gözlerle onu emzirmemi bekliyordu. Yapamayacagımı bildigim icin gözlerim sulandı. Neden bir kez olsun güclü olamıyordum? Bir kez olsun, gözlerim sadece görmeye yarasın istiyordum. Aglamak nedir unutmak...
William'ı, kücük melegimi, yatagın üzerine yavasca bıraktım. Lanet. Saat 20.00 olmustu ve ben hala dairede oyalanıyordum. Cok fazla uyumustum.
Telasla ayakkabılarımı giydim. Üzerime 4 gündür giydigim yada giymek zorunda kaldıgım yesil elbiseyi gecirdim. Sacımi at kuyrugu yaptım ve William'ı kuacgıma alıp aceleyle daireden cıktım.
Bina cok eski oldugu icin asansör yoktu. Asagı inmek yerine bir kat cıkmam gerekiyordu. William'ı geceleri üst kattaki yaslı bir kadına bırakıyordum. Calıstıgım yere onu götürmem söz konusu bile degildi. Kadın falcı veya büyücü gibi birseydi ve her ay benden bakım icin 100 dolar istiyordu. Zar zor ona, kiraya ve elektrik su masraflarına yetisiyordum. Cogu zaman yiyecek birseyler alacak param kalmıyor, yemek yiyemedigim icinde sütüm gelmiyordu. Bu yüzden her gece vicdan azabı beni yiyip bitiriyordu. Ayrıca Willam'a da dogru dürüst bakamadıgım hissine kapılmam sık olurdu. 17 yasında, tek basına yasayan bir kız masum bir bebege ne kadar annelik edebilirdi ki? Üstelik bir fahise.
Merdivenlerden cıkarken meslektasım oldugunu tahmin ettigim bir kadın koluma carptı. Kotu bir semtte oturmamdan dolayı Apartmanda düzgün tek bir insan bile yoktu. Fahiseler, uyusturucu satıcıları, kacaklar, hırsızlar, tacizciler hatta zamanında yatıp cıkmıs tecavüzcüler...
Kadın, özür bile dilemeden sakızını cignerken yoluna devam etti. Aptal.
*
Kulübe gittigimde hızla üzerimi giyindim. Siyah dantelli bir sütyen, transparan bir külot ve olmazsa olmaz jartiyer.
Bizi denetleyen adamlardan biri yanıma geldi.
"Bugün striptize cıkmayacaksın. Seni özel olarak isteyen biri var. Git onunla ilgilen."
"kacıncı masa?"
"33."
Ayaklarımı sürüyerek sacları hafif kırlasmıs, pahalı oldugu cok bariz bir takım elbise icerisinde beni süzen adama dogru ilerledim. Biraz daha yakınlasınca tavsan dudak oldugunu fark ettim. Neden ameleyat olmuyordu acaba?
Yavasca yanına oturup "merhaba." dedim. Elbette burada benden cok daha tecrübeli fahiseler vardı ve bana ögrettikleri seylerin yarısını ya unutuyordum, ya da müsteriler istemedikce yapmaya utanıyordum. Utangac bir fahise... Cok ironik.
Adam keyifle sırıttı. Dislerini en son ne zaman fırcaladıgını merak ettim.
"Merhaba." yanıma sokuldu ve sag eliyle gögüslerimi oksamaya basladı. Buram buram Armani kokuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ ve KALTAK (askıya alındı)
ChickLitGrinin elli tonu, Gabriel'in cehennemi, Secret... Hepsini unutun. Çünkü bu hepsinden farklı. Tek ortak noktaları, ana karakterlerin doymak bilmeyen cinsel arzuları... Bir kadın hayal edin. Her şeyi olan bir kadın... Gerçek anlamda her şeyi olan bir...