TONY LOCKHEART
"Pekala. Neden olmasın?"
Etrafa bakındım. İcki alabilecegimiz herhangi bir yer aradım. Fakat salona girmeden bu mümkün degildi. Ayrıca yorgunluktan ölüyordum. Bir zararı olmayacagını düsünerek Selin'e sordum.
"Benimle eve gelmek ister misin? Kısa bir süreligine?"
Cara'nın yaptıklarından sonra icimde ona karsı bir sey olusmaya baslamıstı. Belkide sefkatti bu. Ya da iyi biri olduguna biraz olsun inanmak istiyordum.
Eve geldigimizde ilk isim papyonumu ve ceketimi cıkararak kendimi koltuga atmak oldu. Basım catlıyordu. Selin, ic cekerek yanıma oturdu.
"Böyle olmasını beklemiyordun degil mi? Hayatının en mutlu gününün?"
Yavasca güldüm. Daha cok tıslamaya benzemisti.
"Beklemiyordum." basımı salladım.
"Neler oldugunu sorsam cevap verir miydin?" Selin arkasını koltuga dayamıs, beni izliyordu. İlk kez kendimi onun yanında bu kadar rahat hissettigimi fark ettim. İlk kez onunla gercekten konustugumu...
"Muhtemelen verirdim. Ama uzun hikaye."
"Anlatacak baska bir hikayen olduguna eminim."
Ona baktım. Yine o sızı vardı. Onu Carayla beraber ilk gördügüm zamanki gibi. Vicdanım beni zorluyordu. Neden bir kez olsun gimedin Tony? Bu kadar vicdansız olabilir misin?"
"Bak ben, gelmek istedim. Ama... Ama yapamadım iste."
Selin, gözlerini gözlerime sabitlemis, nefes almaksızın beni izliyordu. Tamamen duygusuz. Bunu ilk yapısı olmadıgı icin yadırgamadım. fakat ürperiyordum. Her seferdinde. Ve gözlerini kacıran hep ben oluyordum. Yine öyle yaptım. Gözlerimi, koltugun mor dösemesine kaydırdım. Bunu yapmamla beraber aniden ayaklandı.
"Gidiyor musun?"
"Hayır, kendime bir icki alacagım."
"Banada, lütfen."
Selin güldü.
"Ahh, senin su kibarlıgın yok mu? Beni bir gün öldürecek."
Koltukta biraz daha yayıldım ve sakaklarımı ovusturdum.
"Kızlar kibar erkeklerden hoslanmaz mı zaten?"
"Öyledir. Ama benim üzerimden genelleme yapmak pek dogru olmaz."
"kesinlikle haklısın."
Kızların tamamı Selin'e benzeyecek olsa, "erkek"lerin soyu tükenirdi.
İcki bardagını uzattı ve yanıma oturdu.
tek dikiste bitirdim.
"Ee anlat bakalım. Hayatında ben yokken neler oldu?"
Gercekten O'nunla sohbet ettigime inanamıyordum. Ya da onun benimle sohbet ettigine. O mu degismisti, yoksa ben mi hep ona karsı ön yargılıydım? Cara yüzünden? Aramızdaki cinsel münasebet biter bitmez, kıcımı dönüp gidiyordum. Pekin bundan rahatsız oluyor muydu? Öyle görünmüyordu. Ama gercegi bilemezdim.
"Hicbirsey. Yeni hicbirsey yok. Anlasılan seninde?"
"Hayır." bir an ona victoria'yı anlatmayı düsündüm. Fakat bu düsünceden saniyesinde vazgectim. Ona tam olarak güvenemezdim. Ayrıca ne anlatacagımıda bilmiyordum.
Derin bir nefes alarak basını arkaya yasladı. Gerdanını tamamen acıkta bırakan elbise, esneyerek biraz daha asagı kaydı. Gözleri kapalıydı ve yüzü, daha önce hic olmadıgı kadar masum görünüyordu. Yutkundum. Bakıslarım, ben fark etmeden, biraz daha asagı, elbisesinin yırtmacına kaydı.
Nedenini bilmedigim bir sekilde terliyordum. Bir anda sıcak basmıstı.
"Burası fazla mı sıcak?" sessizligi bozdum. Selin, pozisyonunu degistirmeden hayır anlamında basını salladı. Ardından, sırtının arkasında kalan saclarını kafasının üzerinde topuz yaptı. Fakat tokası olmadıgı icin, ellerini bırakır bırakmaz, kumral sac telleri, omuzlarının üzerine dagıldı. Parlak ve gür.
Onu istedigimi ve erkekligim sertlesmeye basladıgını hissettigim an kendime icsel bir tokat attım. ne yapıyordum ben? Daha önce onu hic böyle birsey olmamıstı.
Gözlerini acıp bana baktıgında sadece biranlıgına utanc duydum. Fakat aklıma gecirdigimiz fantezi dolu, eski günler gelince, bu pek uzun sürmedi.
Nefes alısverislerim daha da hızlanırken, Selin'in üzerine atlamamak icin ayaga kalktım. Bu gece ninde sonu gelmisti.
"Ben gercekten cok yorgunum ve..."
Selin sözümü bitiremeden ayaga kalktı.
"Anlıyorum. Benimde gitmem gerekiyor. Christian..."
Yanlıs bir sey söyledigini fark edermiscesine sustu.
Oldukca yakınımdaydı. O kadar ki, sekerli parfümünün kokusunu alabiliyordum.
Sacını eliyle yana savurdugunda, bu koku yogunlastı.
adım atmasıyla, elbisesinin uzun kuyruguna takılıp üzerime düsmesi bir oldu.
Dengemi saglamaya calısırken onu kollarından tuttum.
Ve iste tensel temas. Tek gerekli olan seydi. Dudaklarına yapısmam icin.
Onu hızla öptügümde, sasırmıstı fakat karsılık vermekte gecikmedi. Kollarını bırakarak ince belini kavradım. O da ellerini boynuma dolamıs, ara sıra saclarımı cekistiriyordu. Onu hızla koltuga yatırdıktan sonra elbisesinin gögüs kısmını yırttım. İc camasırı giymemisti. Her zaman ki gibi.
Dilimi yavasca gögüs uclarında gezdirdim. Isırdıgımdaysa, keskin bir cıglık attı. Acı ve zevk karısımı.
Gömlegimi cıkardım. Ardından pantolonumun fermuarını actım. Ona hemen, orada sahip olmalıydım. Kaybedecek hic zamanım yokmus, sanki dünya ayaklarımın altından kayıp gidiyormus gibi aceleciydim.
İstiyordum. Bir cocuk gibi. Sonuclarını umursamadan.
*
Bu bölüm cok gec oldu ama anca bugün yazabildim su okul olayları yüzünden. Neyseki iyi haber, atmadılar. Yani simdilik.
Umarım begenmissinizdir kısa oldugunun farkındayım ama idare edin lütfen. Soz, bidahaki bolum daha uzun olucak.
Sizi cok seviyorum.
Hepinizi opuyorum!
(+180 vote'a yenisi gelir)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ ve KALTAK (askıya alındı)
Genç Kız EdebiyatıGrinin elli tonu, Gabriel'in cehennemi, Secret... Hepsini unutun. Çünkü bu hepsinden farklı. Tek ortak noktaları, ana karakterlerin doymak bilmeyen cinsel arzuları... Bir kadın hayal edin. Her şeyi olan bir kadın... Gerçek anlamda her şeyi olan bir...