Karmakarışık

281 38 9
                                    

Multi; feyza

Gözyaşlarıma engel olamadığım için onunla aynı anda tıkanan burnumu çektim. Burnumun tıkanmasından nefret ederdim ama gözyaşlarıma dur diyemediğimden şuan da nefret etme gibi bir lüksüm yoktu.

Oturduğum klozet kapağından kalktım ve kapıyı açtım. Yüzümü soğuk suda yıkadıktan sonra iseyemerek te olsa kendimi dışarıya attım.

Ders beden eğitimiydi. Yani şuan da isteyeceğim en son şeylerden biri.

Ağır ağır merdivenleri inip bahçeye çıktım. Yine aynı monotonlukla sıraya geçtim ve hocayı beklemeye başladım.

Sonuç olarak şuan tek başıma bankta oturmuştum ve karşımda tepedeki güneşe aldırmadan topun peşinden koşturanları izliyordum.

Kızlar yanıma gelmeyi teklif etsede ben istemememiştim. Biraz yanlız kalmaya ihtiyacım vardı. Güçlü durmaya ihtiyacım vardı. Ama ben bunların hiç birini yapamıyordum.

Burnumu bir kez daha çektim. Normalde dışarıdan bakıldığında neşeli biriydim. Ama içimde genellikle kendimle savaşırdım. Şuan da da olduğu gibi.

Hatayı yapan bendim sonuç olarak bunu kabullenmeliydim fakat ağlamaktanda kendimi alamıyordum.

Tüm sorun bendeydi. Taha sonuna kadar haklıydı. Teşekkür etmem saçmalıktı. Onu üzmem saçmalıktı.

Yerimden hızla kalktım ve okulun çıkış kapısının hemen yanındaki çöp bidonlarının yanına gittim.

"Aptalsın feyza" tekme attım bir bidona. Bidon sallanırken yönümü hafifçe çevirip diğerine geçirdim.

"Kimseyi mutlu edemiyorsun"

"Hep hata yapıyorsun" kendi kendime kızıp bir yandan da ard arda tekmelerimi savururken bidonlardan biri daha fazla sallanmaya dayanamadı ve gürültüyle yere düştü.

Allahtan içinde çöp yoktu da etrafa saçılmamıştı. Bidon yuvarlanırken kolumda hissettiğim elle arkamı döndüm.

Enes.

Gözlerimde şimşekler çaktımı bilmiyordum ama kulaklarımdan duman çıktığına emindim.

Tamam abartmayalım. Sadece bakıyordum şuan.

"Ceza almak mı istiyorsun. Niye tekmeliyorsun?"

"Sinirliyim enes" dedim tıslayarak.

"Görebiliyorum" sonrasında ise kolumdan çekiştirdi " gel oturalım biraz"

Ne kadar halsiz olsamda ne kadar istemesem de enese karşı koyamadım ve az önce kalktığım banka tekrar oturdum.

İkimizde bişey söylemeden top oynayanları izliyorduk. Aslında izliyormuş gibi yaptığımızı biliyordum.

Sadece gözlerimiz oradaydı. Aklımız bambaşka yerlerdeydi.

"Senin yüzünden" dedim. Konuya çok saçma bir yerden giriş yapmıştım. Eneste anlamamış olacak ki "ne?" Diye sordu.

"Sana teşekkür ettiğim için kavga ettik"

Enes bir süre yüzüme baktıktan sonra kafasını çevirdi.

"Taha haklı. Seni onun yanından hızla götürdüm. Ve sende gelip teşekkür ettin. Kızmakta haklı yani"

Sinirle ona baktım. "Onun yanından götürdüğün için teşekkür etmedim ki sana"

"Ama taha bunu bilmiyor feyza. O sadece seni götürdüğüm için teşekkür ettiğini sanıyor"

"Haklısın" diye mırıldandım. Kavga ettikten sonraki şu üç gündür ben hariç herkes haklıydı.

Zil çaldığında ayaklanıp enesin karşısına geçtim. "Saol yinede"

Elletini iki yana açtı "herzaman yardım ederim bücür"

Daha fazla bişey demeden yanından uzaklaştım.

****

"Ben geldimmmmm" dedim m leri uzatarak bıkkın bir sesle. Annemin mutfaktan sesi geliyordu ama onun sesi dışında bir daha vardı.

Mutfağa girdiğimde enesin annesiyle karşılaşmayı beklemiyordum tabiki. Annemle masada karşılıklı oturmuş önlerinde kahveleriyle konuşuyorlardı.

Beni görünce sustular. Annem "hoşgeldin kızım" dedikten sonra kaş göz işareti yaparak enesin annesine de hoşgeldin dememi istediğini anlattı.

"Hoşgeldiniz" diye mırıldandım kadına.
O ise benim aksime yüzüme koca bir gülümsemeyle baktı ve yanındaki sandalyeye eliyle vurdu.

"Hoşbuldum. 5 dakika otursana bizimle feyzacığım"

Olmaz desem annemin beni kovalayacağını bildiğim için kadının gösterdiği yere oturdum.

Nasılsın diye sorduktan sonra buna benzer bir kaç diyalog daha kurduk. O sırada annemin telefonu çaldığında annem özür isteyerek masadan kalktı ve diğer odaya geçti.

Enesin annesi ise sanki bunu bekliyormuş gibi bana döndü.

"Enesle görüşüyormusunuz feyzacığım?"

Bu kibarlığı yapay mıydı gerçekmiydi anlayamamıştım.

Başımı evet anlamında salladım.

"Sana bir şeyden bahsettimi peki?"

Enesle konuşmuştuk ama özel bir şeyden özelliklede annesinin bildiği bir şeyden bahsettiğini sanmıyordum.

"Hayır" dediğimde kadın gülümsedi.
"Konuşmayı pek sevmez ama bunu anlatacağını düşünmüştüm"

Merakıma yenik düşerek "nedir?" Diye sordum.

"Sen ve enes küçükken enesin sünneti olmuştu. Annende sana beyaz etekleri kabarık bir elbise giydirmişti. Enes te daha küçük olduğu için senin elbiseni gelinlik sanmıştı. Ve o gün kendisi "ben damat oldum" diyerek dolaşmıştı. Eşi de sendin" dedi göz kırparak.

Gülümsemeden edemedim. Bugün beni güldüren ilk şey olmuştu.

Ben elbise giyiyorum.

Enes gelinlik sanıyor.

Kendini de damat sanıyor.

Allahım aklıma mukayet ol!

Enes. Yani şu egolu olan. Kibirli ve kendinden taviz vermeyen enes toprak kendini benim kocam sanıyor.

Annesi tekrar söze girdiğinde bakışlarımı ona çevirdim.

"Bunu anlattığımı duymasın ama. Ben kendi anlatır sanmıştım demekki daha da yakın olduğunuz zamanı bekliyormuş"

Başımı salladım.

Enes daha da yakın olduğumuz zamanı bekliyor.

Beynime hızla düşen cümleler artık kadının söylediklerini duymamı engelliyordu. Müsade isteyip odama geçtim.

Her zaman bu oluyordu. Günün sonunda kafa karışıklığı yaşayan hep bendim.

Şuan ki durumum ise karmakarışıktı.

Birini seviyorsunuz. Ama onunla olamayacağınızın farklmdasınız. Bunun yerine sevgiyi başkalarında arıyorsunuz.

Onunla mutlusunuz ama aklınız hala sevdiğiniz kişide. İki tarafı da üzmek istemiyorsunuz. Fakat en önemlisi kendiniz üzülmek istemiyorsunuz.

Ve mutlu olduğunuz kişiyle işler kötü ye giderken sizin sevdiğiniz insan sizinle daha da yakın olmayı bekliyor.

Peki siz bu durumda ne yapardınız?

Feyzanın düşüncelerini anlatan ara bir bölüm olsun buda. Umarım beğenmişsinizdir.

SırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin