Kazağımın üzerine geçirdiğim kapşonlunun fermuarını boğazıma kadar çektikten sonra ilkokulda annelerin bizi gönderirken hazırladığı gibi mont,atkı,şapka üçlüsüne doladım kendimi. Mükemmel. Aynı bir hediye paketine benziyordum.
Elektrikler hala gelmemişti ve biz gitmek için gelmesini bile beklememiştik. Enesin ufak bir çantaya attığı bir iki sweatin dışında yanımıza hiç birşey almamıştık bile. Gideceğimiz yer her nere olursa olsun dışarda kar yağıyordu ve benim de biryerlerim donuyordu. Enesin nasıl sadece kapşonlu ve montla durduğunu merak ediyordum açıkcası.
Anneme henüz gideceğimi söylememiştim. Gideceğim yeride. Hoş o kısmı bende bilmiyordum ama neyse.
Birşey konuşmadan evden çıktık. Telefonların flaşıyla merdivenlerden indik ve enesin arabasına bindik. Bina ile araba arasında buz kesmiştim bile.Aramızdaki sessizlik boyut atlarken montumun cebinden telefonumu çıkarıp annemin numarasını tuşladım. Kulağıma götürüp açmasını beklerken arabada ışıkta durdu ve Enes bir hışımla bana döndü. Neler olduğunu anlamadan telefonu kulağımdan hızlıca çektiğinde şaşkınca ona baktım. "Ne yapıyorsun sen?" Diye sinirle soludu.
"Annem" diye fısıldarken telefon karşı taraftan açıldı ve uykulu bir ses "efendim?" Diye karşılık verdi. Aynı anda da Enes telefonu kapatıp arabanın önüne atmıştı bile. Trafik lambası yeşile döndüğünde araba hızla öne atıldı. Tek elim hızla kapının kol kısmını bulduktan sonra hızımız normale dönünce bıraktım. "Asıl sen ne yapıyorsun?" O sinirliyse bende şuan sinirlenmiştim.
"Anneni arayıp ne diyecektin? Gecenin bu yarısı sevgilimle başka şehre kaçıyoruz mu?"
"Kaçmıyoruz!" Diye bağırdım. "Evet kaçıyoruz" diye karşılık verdi yüksek sesle o da. Karşılık vermeyle biryere varamayacağımızı anladığımda susup sindim koltuğa.
Tam olarak neresi olduğunu bilmediğim bir binanın önünde durduğumuzda Enes ağzını açıp bir şey söyleyecekken tavrımı koyup susması için radyoyu sonuna kadar aniden açtım. Sinirlendiğini biliyordum ama o da bana öyle bağırmayacaktı.
Enes bir hışımla radyoyu kapattığında arabanın arka kapısı da açıldı ve içeri uzay girerek yerleşti. "Hoşgeldin kardeşim" diye enes onu selamladığında uzayda başıyla selamını aldı onun. "Uzay yer değiştirelim" diyip kapıyı açmak için bir hamle yaptığımda aynı anda da enesin kapıları kilitlemesi bir oldu.
"Kimse bir yere gitmiyor oturun oturduğunuz yerde" dedi sert bir sesle.
Korktum kardeş naptın.
"Havada gerginlikten dolayı oluşacak elektrik çarpmaları hissediyorum" dedi uzay arkadan. Araba hareket etmeye başlarken enese küsmüş olmasaydım gülerdim ama yanaklarımın içini ısırarak sustum.
Daha bulunduğumuz şehrin bile sınırının dışına çıkmadan arabanın içi karanlık ve sessizdi. Otobanın iki tarafıda karla kaplıydı. Elimi biri tuttuğunda bakma gereği duymadım.
"Özür dilerim sert çıkıştım" dedi. Bana böyle saçlarının altından bakıp özür dilediğinde ondan tatlısı olmuyordu.
"Nereye gittiğimizi bile söylemedin. Neden olduğunu söylemedin. Ne kadar kalacağımızı söylemedin. Hiç birşey demeden beni öylece biryerlere götüremezsin!"
"Tamam o zaman" dedi. "Şileye bir haftalığına gidiyoruz. Seni sokakta soymaya çalışan sonrasında benim dövdüğüm adam heryerde ikimizi arıyormuş. Katil olmak istemediğim için biz yokken arkadaşıma onu ihbar etmesini söyledim. Böylece polis onunla ilgilenecek biz değil" dedi.
"Anneme ne diyeceğim?" Diye sordum. "Bişeyler uydurursun sen" dedi. Şimdi ikimizde yola kilitlemiştik gözlerimizi. Elimi hala bırakmadan kaldırıp küçük bir öpücük kondurduktan sonra "sen uyu hadi yolumuz uzun" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırık
Dla nastolatkówSizden bir dakika durup düşünmenizi istiyorum. Hayatınızı. Ailenizi,arkadaşlarınızı,sevdiğiniz kişiyi,sevildiğiniz kişileri,işinizi,evinizi,okulunuzu. Ve sonra bunların aniden yok olduğunu düşün. Yeni hayatını basitce kabullenir miydin? Yoksa sende...