Artık herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Bizi buna iten bir şey var sanki. Bazen durup düşünüyorum. Yavaşlığında bir erdemi yokmudur? Mesela yavaş yavaş,tane tane konuşmanın daha iyi anlatabilmek için,duyulanlara hemen karşılık vermemek daha iyi dinlemek ve anlamak için,bir yere giderken araç kullanmak yerine yürümenin etrafı daha iyi görmek için hep en iyi yol olduğunu unutuyoruz. Yavaşlığa önem vermek,hızın akıcılığından çalmak demektir aynı zamanda. Güzelliği anlamak için de bunu yapmak gerekmez mi peki?
Herşeyi içimde yaşamış gibi gözlerimi açtım güne. Her ne kadar gün doğduğunda kapasamda güneş batarken açmıştım gözlerimi. turuncunun farklı tonlarını birazdan karanlığın farklı tonlarıyla değişecek olan güneşe,çıkmaya hazırlanan ay gibi durup bakmak istedim ama o,tepelerin ardına çoktan saklanmış yerine geçen vekili göndermeye hazırlanmıştı bile.
Duyduğum tıkırtılarla gözlerimi araladım. Bir an nerede olduğumu hatırlamasam da dün gece yarısı annemle yaptıklarımız beynime hücum etti birden. Eğer vakit akşam ise annem çoktan teyzemin yanına varmıştı bile. Yorganı üzerimden atıp çıplak ayaklarımı zemine koydum. Daha sonra tüm ağırlığımı onlara vererek yataktan kalktım. Koridor boyunca ilerlerken kapıyı çalan kişi hiç yılmamış devamlı çalmayı ihmal etmemişti.
Kulpuna elimi atıp aşşağıya indirdiğim de bir yandan da beni uykumdan uyandıranın kim olduğunu merak ediyordum. Kısık gözlerimle kızları gördüğümde dudaklarımın kenarı hafifçe kıvrıldı. İyi gelebilecek herşeyi kabul eder bir haldeydim. Geçmeleri için daha çok aralayıp kenara çekildiğimde teker teker içeri girdiler. Hep birlikte salona geçtiğimizde yorgun bedenimi yayılarak kanepeye bıraktım. Yanlarında gelirken yiyecek de getirmişlerdi. Bukre mutfağa gidip tabakları getirdiğinde tekrar doğruldum.
"Bu gece seninle kalalım diyoruz ne dersin?" Diye sordu rana. Başımı hızlıca olumlu anlamda salladım.
"Sizsiz yapamam zaten".Gülümsediğinde kimse konuşmadan yemeğimizi yedik. Ne konuşmak,ne gülmek istiyordum. Boş yaşıyormuş gibiydim. Etrafa bakıyor,nefes alıyor,yemek yiyordum ama başka insansal faaliyet yapmıyordum. Akşam saat 6 civarında rananın televizyonda açtığı 'senden önce ben' adlı filmi izlemeye başladık.
Öyle bir haldeydim ki adama motor çarptığı kısımdan itibaren ağlamaya başlamış filmin en sonunda ise sessizliğimi içimde tutamayıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Sadece ben değil kızlarda ağlamıştı. Film bittiğinde oyuncuların adları alttan üste doğru akmaya başladığında yastığı alarak rananın kafasına fırlattım. "Beni depresyondan çıkarmaya geldiniz daha çok depresyona sokmaya değil!" Yanağımdan akan gözyaşlarına rağmen dudaklarımdaki gülümsemeyle söylemiştim bunu. Bukre başını sallayarak beni onayladığında "bu böyle olmayacak" dedi ve televizyonun radyo kısmına geçti. Şansımıza şişeler çalmaya başladığında kahkahamı bastıramadım. Bukre ayağa kalkıp kıvırmaya başladığında Rana da oturduğu yerden beni ittirip ayağa kaldırma çabasına girmişti.
"Hayır ya ben ağlamak istiyorum vazgeçtim" diye itiraz ettim fakat ayakta olan bukre de ellerimden tutup beni kendine doğru çekince dayanacak gücüm pek kalmamıştı. Rana gülümseyerek alkışladığında pijamalarımızla kanepenin üzerinde oynamaya başladık. Düğünlerde çağırıldığın da 'yok ya ben oynamam' diyip piste çıktığında kendini durduramayan teyzelere benziyordum ama olsundu. Şarkı bittiğinde terden alnıma yapışmış saçlarımı toplayarak topuz yaptım.
Bukre kendini kanepeye bırakırken perde dikkatimi çekti ve cama doğru yürüdüm. Filme dalmış,ışığı açtıktan sonra perdeyi kapatmayı unutmuştuk. E haliyle cam gibi dışarıdan görünmüştü yaptıklarımız. Pencereye ulaşıp duraksayarak aşşağıya baktım. Siyah mercedes hala dün ki yerinde duruyordu. Kısa bir bakıştan hemen sonra perdeyi hızlıca çektim ve yerime döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırık
Dla nastolatkówSizden bir dakika durup düşünmenizi istiyorum. Hayatınızı. Ailenizi,arkadaşlarınızı,sevdiğiniz kişiyi,sevildiğiniz kişileri,işinizi,evinizi,okulunuzu. Ve sonra bunların aniden yok olduğunu düşün. Yeni hayatını basitce kabullenir miydin? Yoksa sende...